En Güzel Hikayeler En Güzel Masal & Hikayeler Hepsi Tek Bir Sayfada

Merhaba Ağacı İngilizce Öğreten Neşeli Masal Oku

  • Masallar
  • Eklenme Tarihi: 29 Eylül 2025
  • Güncelleme Tarihi: 05 Ekim 2025
Mobil uygulama indir
Sınırsız İngilizce Öğren! 🌟

Hem iOS hem de Android için birbirinden eğlenceli oyunlar ve büyüleyici hikayeler sizi bekliyor! Hemen keşfedin, eğlenceye katılın! 📱🎮📚

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal
Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - Masal Oku - Hikaye Oku

Bir zamanlar, denizin tuzlu kokusunun mahalleye kadar ulaştığı, akşamları çatıların üzerinde martıların dans ettiği bir kasabada, Zeynep adında meraklı mı meraklı, saçlarına mavi bir kurdele takmayı çok seven altı yaşında bir kız yaşarmış. Zeynep, kelimeleri severmiş. Türkçe kelimeleri, annesinin fısıldadığı ninnileri, sobanın çıtırtısına benzeyen “şşşş” sesini, kitabın sayfalarını çevirirken çıkan “hışır” sesini… Hepsini. Fakat en çok da yeni bir kelime öğrenince içinin nasıl pır pır ettiğini severmiş. Sanki kalbinin içinde minik bir kelebek kanat çırpıyormuş.
Bir akşamüstü, güneş portakal dilimi gibi ufukta asılıyken Zeynep parkta uçurtma uçuruyordu. Uçurtmasının kuyruğuna kendi elleriyle kestiği renkli kağıt halkalar bağlamıştı. Tam uçurtması bulutlara gülümserken, birden yanından “cik cik, pıt pıt” diye minik bir ses duydu. Ayağının dibinde, göğsü inci gibi parıldayan, gagasında minik bir mektup taşıyan minicik bir kuş vardı. Kuş, gözlerini kırpıştırıp Zeynep’e yaklaştı. Mektubun üstünde ışıltılı harflerle şu yazıyordu: “Merhaba! Kelime Ormanı’ndan.”
Zeynep hayretle mektubu açtı. İçinden bir yaprak düştü. Yaprağın üzerinde gülümseyen bir ağaç resmi ve şunlar yazıyordu: “Sevgili Zeynep, Merhaba Ağacı’mız solmaya başladı. Çünkü rüzgâr, kelimelerimizi uçurdu. Kalplerin birbirine ulaşması için köprü olan kelimelerimiz kayboldu. Onları geri toplayabilir misin? Sadece meraklı ve yürekli bir çocuk başarabilir. Minnacık Kuş sana yol gösterecek.”
Zeynep’in kalbi pıtır pıtır atmaya başladı. “Ben yapabilir miyim?” diye fısıldadı. Minnacık Kuş, sanki anlamış gibi başını salladı, sonra gagasıyla Zeynep’e küçük bir taş uzattı. Taş şeffaf bir damla gibiydi ve içinde gökkuşağı dönüyor gibiydi. “Bu, Kelime Damlası,” dedi kuş. “İçine sevgiyle bir kelime söyle, yol açılır.”

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 2

Zeynep derin bir nefes aldı. Küçük taşın üzerine eğildi ve yavaşça “hello,” dedi. “Hello” dediği anda taş ısındı, avuç içinde ışıldadı ve parkın kenarında, çınar ağacının gövdesinde minicik bir kapı belirdi. Kapının kulpu bir yaprak gibi titredi. Zeynep, Minnacık Kuş’la birlikte kapıyı açtı ve içeri adım attı.
İçerisi bir ormandı ama bildiği ormanlara benzemiyordu. Ağaçların yapraklarında harfler asılıydı. Bazı yapraklarda “a” harfi, bazılarında “b”, bazılarında da kocaman gülümsemeler vardı. Bir ağacın gövdesinde “merhaba” yazıyordu, hemen yanında parıldayan harflerle “hello”… Rüzgâr geçince harfler çıngırak gibi şıngırdıyor, melodiler yapıyordu. Ama bir şey eksikti. Renkler solgundu. Yaprakların yeşili biraz yorgun, çiçeklerin kırmızısı biraz utangaç görünüyordu.
Bir dalın üzerinde gözlüklü, kahverengi, ciddi bakışlı ama güleryüzlü bir baykuş oturuyordu. “Hooot, hoş geldin,” dedi. “Ben Bay Baykuş. Sen Zeynep olmalısın.” Zeynep başını salladı. “Merhaba,” dedi. “Hello,” diye de ekledi. Bay Baykuş’un gözleri parladı. “İşte bu! Rüzgâr, birbirimizi anlamak için kullandığımız kelimeleri dağıttı. Merhaba Ağacı’mız bu yüzden hasta. Onu iyileştirmek için yedi basit ve sihirli kelimeyi bulmalıyız. Bu kelimeler nazik ve sıcak kelimeler. Onları doğru yerde, doğru zamanda söyleyince renkler geri gelir. Hazır mısın?”
Zeynep’in merakı daha da arttı. “Hazırım!” dedi. Minnacık Kuş kanat çırptı. “Hadi gidelim!”

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 3

İlk durak, gümüşten yapılmış gibi parıldayan bir kapının önündeydi. Kapının üstünde güneş resmi, altında ise küçük bir kulp vardı. Bay Baykuş fısıldadı: “Bu kapı sadece nazikçe isteyene açılır.” Zeynep düşündü, düşündü. Sonra gülümseyip kapının kulpuna dokundu. “Open, please,” dedi. Kapı, “klik!” diye açıldı. İçeriden tatlı bir ılık hava ve çiçek kokusu geldi. Zeynep sevinçle içeri baktı. Kapının ardında gökkuşağı çizgileri vardı ve her çizgiden bir kuş uçtu. “Please” kelimesi havaya yayıldı, kapının kenarlarına renk serpti. Zeynep, Kelime Damlası’na dokundu. Damlanın içinde yeni bir ışık kıvılcımı belirdi.
İkinci durakta, bir köprü vardı. Köprünün altında mavi bir nehir zıp zıp akıyordu. Nehirde balıklar yüzüyor, baloncuklar çıkartıyordu. Bir balık kafasını suyun üstüne çıkardı. “Glup! Glup! Blue?” dedi. Zeynep gülümsedi. “Blue,” dedi ve parmağıyla nehrin mavisini gösterdi. Balık sevindi, kuyruğunu salladı. “Red?” dedi ve ağzından kırmızı bir baloncuk çıkardı. Zeynep çantasından kırmızı kurdelesini gösterdi. “Red!” dedi. Balık “green?” diye sordu, Zeynep de ağaçları gösterip “green!” diye yanıtladı. Balıklar sevinçle etrafa yayıldı, köprüye yeşil bir ışık çaldı. Renkler biraz daha canlandı. Bay Baykuş homurdandı: “Kelimeler bazen sadece konuşmak için değil, göstermek, işaret etmek, paylaşmak içindir. Onları bilirsen, dünyanın her yerindeki arkadaşlarınla anlaşabilirsin.”
Üçüncü durakta, büyük bir kaplumbağa yolun ortasında durmuştu. Ağır ağır ilerliyor, ama çantası düşmüştü. Çantadan üç tane parlak ceviz yuvarlanmıştı. Kaplumbağa, “Off,” dedi. Zeynep koşup cevizleri topladı, kaplumbağanın çantasına yerleştirdi. Sonra gözlerinin içine bakıp “Thank you!” dedi kaplumbağaya gülümseyerek. Kaplumbağa şaşırdı, sonra o da gülümsedi. “You’re welcome,” dedi yumuşak bir sesle. O an gökyüzünde bir çizgi parlaklaştı. “Teşekkür ederim” demek, Kelime Ormanı’nda küçük bir güneş yakmış gibi oldu. Merhaba Ağacı’nın uzaktaki dallarından biri gıcırdayıp yeşile döndü.
Dördüncü durakta, toz pembe bir yolun kenarında, minik bir köstebek ağlıyordu. Gözleri yemyeşil, patileri yumuşacıktı. Yanlışlıkla yuvasının önünü toprakla kapatmıştı. “Help…” diye fısıldadı. Zeynep yanına eğildi. “I can help,” dedi. Ellerini kullanıp toprağı kenara itti. Köstebeğin yuvasının kapısı açılınca köstebek sevinçle zıpladı. “Thank you!” diye cırladı. Zeynep de “You’re welcome!” dedi. Arkadaşlık böyle başlıyordu işte yardım isteyebilmek ve yardım edebilmek… Yolun kenarındaki çiçekler bu kez daha parlak açtı, mor çiçekler hafifçe kıkırdadı sanki.

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 4

Beşinci durakta, bir taşın üzerinde “hata” yazısını andıran kıvrımlar vardı. Minnacık Kuş yanlışlıkla Zeynep’in kurdelesini gagasıyla çekince kurdele yere düştü, toza bulandı. Zeynep’in kaşları kızgın gibi oldu ama sonra derin bir nefes aldı. Kuşun gözlerine baktı ve “It’s okay. Sorry?” dedi kuş utangaçça. Zeynep gülümsedi. “It’s okay,” dedi yine. “Friends.” O kelime, “sorry,” sanki bir fısfısla kalpleri temizledi. Hatalar da kelimelerle yumuşuyordu. Bay Baykuş başını salladı: “Af dilemek ve affetmek, en güçlü köprülerdendir.”
Zeynep öğrendiği her yeni kelimeyle içinde bir sıcaklık hissediyordu. Kelime Damlası bu kelimeleri sevip saklıyor, her seferinde içinde yeni bir ışık yakıyordu. Altıncı durakta, bir çayırda bir grup çocuk oyun oynuyordu. Kimi Çin’den gibi görünüyordu, kimi Afrika’dan, kimi uzak bir adadan… Aralarında uzun saçlı, çilleri güneş gibi parlayan bir çocuk vardı. Elinde top tutuyordu. Zeynep’i görünce gülümsedi. “Hello! Do you want to play?” diye sordu. Zeynep bir an durdu. İçini minik bir ürperti kapladı. Anlamıştı! “Yes!” dedi neşeyle. “My name is Zeynep.” Çilli çocuk başını salladı. “My name is Leo,” dedi. Birlikte topu üç kere sektirdiler. “One, two, three!” diye saydılar. Sonra “four, five, six!” diye devam ettiler. Çayır kahkahalarla doldu. Kelimeler dans ediyor gibiydi sayı sayarken herkes aynı oyunun içinde buluşuyordu.
Oyun bittiğinde Leo, Zeynep’in eline küçük bir yıldız çıkartması yapıştırdı. “For you,” dedi. Zeynep, “Thank you,” dedi. Leo, “You’re welcome,” diye yanıtladı. O anda gökyüzünde güneş biraz daha parlak oldu, sanki zaman bir anlığına gülümsedi. Bay Baykuş, Zeynep’in kulağına eğildi. “Bak,” dedi. “İşte bu yüzden İngilizce öğrenmek önemli. Çünkü dünyanın dört bir yanından çocuklarla oyun oynayabilir, şarkılar söyleyebilir, sayıları birlikte sayabilirsiniz. Kelimeler kalpleri birbirine bağlar.”
Yedinci ve son durakta, Merhaba Ağacı görünüyordu artık. Gövdesi kalın, dalları göğe uzanmıştı ama yaprakları soluktu. Ağaç, hışırtıyla konuştu: “Kızım, hoş geldin,” dedi sanki. “Beni iyileştirecek son şey, paylaşmanın şarkısı.” Zeynep düşünmeye başladı. Paylaşmanın şarkısı ne olabilirdi? Belki bildiği en basit kelimelerle söylenen bir şarkı… Birden aklına geldi. İlk kez anaokulunda duyduğu, sonra bazı çizgi filmlerde de işittiği neşeli bir selam şarkısı. Ama bu kez onu kendi kelimeleriyle, kendi melodisiyle söyledi:

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 5

“Hello, hello, how are you?
I’m fine, I’m fine, thank you!
Merhaba, nasılsın?

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 6

İyiyim, sen nasılsın?”
Minnacık Kuş cıvıldadı, Bay Baykuş hoot hoot yaptı, Leo ve diğer çocuklar da eşlik etti. Çayırda rüzgâr şarkıya katıldı. Zeynep ellerini kalbine götürüp söylediği her kelimeyi sevgiyle üfledi. Kelime Damlası bir anda avucunda parladı, sonra minik minik yağmur damlaları gibi havaya yükseldi. Damlacıklar ağacın üzerine yağdı. Merhaba Ağacı bir an titredi, sonra “şırıl” diye bir ses çıkarıp tüm yaprakları pırıl pırıl yeşile döndü. Gövdesindeki kabuklar arasında “merhaba” ve “hello” kelimeleri nakış gibi parladı. Gökkuşağı, ağacın en üst dalına tünedi.
Orman bir anda canlandı. Çiçekler başlarını kaldırdı, kelebekler yeni kanatlar denedi, balıklar nehirde renkli baloncuklar çıkardı. Rüzgâr yumuşadı, kelimeler artık uçuşmuyor, insanların ellerine, kalplerine konuyordu. Bay Baykuş, Zeynep’e dönüp eğildi. “Başardın,” dedi. “Nazik kelimeleri buldun. İngilizce öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu da gösterdin. Artık biliyorsun: ‘please’, ‘thank you’, ‘sorry’, ‘help’, ‘hello’ gibi kelimeler sihir gibidir. Onları öğrendikçe, dünya sana kapılarını açar.”

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 7

Zeynep sevinçten zıpladı. Leo yanına geldi, elini uzattı. “Friends?” diye sordu. Zeynep gülümsedi, elini Leo’nunkine koydu. “Friends,” dedi. O an, yeni bir bağ kurulmuştu. Bir köprü daha…
Vedalaşma vakti gelince Minnacık Kuş Zeynep’in omzuna kondu. “Artık geri dönebilirsin,” dedi. Zeynep, Bay Baykuş’a, Leo’ya ve diğer çocuklara el salladı. “Goodbye!” dedi. Orman da hep bir ağızdan “Goodbye!” diye yanıt verdi. Zeynep Kelime Damlası’nı avucuna aldı. Bu kez “home,” dedi, sonra bir de “lütfen” anlamında kıkırdayarak “please” ekledi. Gümüş kapı yeniden belirdi. Zeynep kapıdan geçip bir anda kendini parkta buldu. Uçurtması hâlâ gökte süzülüyordu, güneş portakal dilimi gibi ufukta asılıydı. Sanki hiç zaman geçmemişti, ama Zeynep’in kalbi daha büyük, daha sıcak hissediyordu.
Ertesi gün, Zeynep okula gitti. Öğretmeni sınıfa yeni bir afiş asmıştı: üzerinde dünya resmi ve etrafında farklı çocuklar el ele tutuşmuştu. Zeynep elini kaldırdı. “Öğretmenim,” dedi, heyecanla. “Size bir şarkı göstermek istiyorum. Hem Türkçe, hem İngilizce.” Sınıftaki arkadaşları merakla ona baktı. Zeynep, bir önceki gün söylediği şarkıyı mırıldanmaya başladı. “Hello, hello, how are you? I’m fine, I’m fine, thank you!” Arkadaşları önce kıkırdadı, sonra eşlik etmeye başladı. Öğretmeni alkışladı. “Ne kadar güzel!” dedi. “Sadece birkaç kelimeyle bile bir şarkı söyleyebiliyorsun. Daha fazlasını da birlikte öğrenebiliriz.”

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 8

Teneffüste, sınıfa yeni gelmiş bir çocuk, saçları kıvırcık, gözleri deniz gibi mavi, kapıdan ürkekçe bakıyordu. Sanki biraz çekiniyor gibiydi. Zeynep yanına gitti. “Merhaba,” dedi yumuşakça. Sonra cesaretini toplayıp gülümsedi: “Hello. My name is Zeynep.” Yeni çocuk da gülümsedi. “Hello,” dedi. “My name is Maya.” İkisi birlikte bahçeye çıktılar. Seksek çizgilerini birlikte çizdiler, sayıları birlikte saydılar. “One, two, three,” dediler, sonra Türkçe de saydılar. Kahkahaları avluya karıştı.
Zeynep artık biliyordu: İngilizce öğrenmek sadece ders kitabındaki sayfaları doldurmak değildi. Bir kapıyı “open, please” diyerek açmak, bir dosta “help” diyerek yardım istemek, teşekkür etmeyi “thank you” diyerek çoğaltmak, hata yaptığında “sorry” diyerek kalpleri onarmaktı. Renkleri “blue, red, green” diye fısıldamak, gökyüzündeki ayı görünce “moon,” güneşi görünce “sun” demek, yıldızları sayarken “one, two, three” diye melodiler çıkarmaktı. Bir dil, bir oyundu, bir şarkıydı. Ve her öğrendiği yeni kelime, dünyayı biraz daha kocaman ve biraz daha yakın yapıyordu.
Akşam eve döndüğünde annesi sofrayı kuruyordu. Masanın ortasında sıcacık çorba vardı. Zeynep, annesine koştu. “Anne,” dedi, “bugün Kelime Ormanı’na gittim!” Annesi gülümsedi, saçlarını okşadı. “Anlat bakalım küçük gezgin,” dedi. Zeynep, Bay Baykuş’u, Minnacık Kuş’u, Leo’yu, Merhaba Ağacı’nı anlattı. Annesi gözlerini büyüttü, “Ne güzel,” dedi. “Peki ormandan bize ne getirdin?” Zeynep gülümsedi, kalbini gösterdi. “Kelime Damlası’nı getirdim. Bir de şarkı.” Sonra annesine küçük bir fısıltıyla teşekkür etti: “Thank you, anne.” Annesi gülümsedi. “You’re welcome, kızım,” dedi.

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 9

O gece, pencereden içeri ay ışığı sızarken Zeynep yatağında uzandı. Tavanın köşesine asılı uçurtmasını izledi. Uçurtmanın kuyruğundaki renkli halkalar hafifçe sallanıyordu. Zeynep gözlerini kapadı, içinden bir dilek diledi: “Dünyadaki bütün çocuklarla bir gün bir şarkı söyleyebilmek.” Kelime Damlası yastığının yanında usulca parladı. Rüzgâr dışarıda tatlı tatlı esiyor, sanki “good night” diye fısıldıyordu.
Ertesi günlerde, Zeynep her gün küçük bir kelime öğrendi. Bazen bir çizgi filmde duydu, bazen bir şarkıda. Bazen kitapların arkasındaki küçük sözlükten baktı. Öğrendiklerini arkadaşlarıyla paylaştı, sınıfta minik oyunlar uydurdular. “Kelimeler köprü gibidir,” diye tekrar etti Bay Baykuş’un sözünü. “Ne kadar çok köprün olursa, o kadar çok yere gidebilirsin.” Zeynep artık bir kelime gezginiydi çantasına kalemini, defterini, bir de cesaretini koyuyor, her gün yeni bir kapı açıyordu: bazen bir “hello” ile, bazen bir “please” ile, bazen de kocaman bir gülümsemeyle.
Kasabada bir gün büyük bir şenlik yapıldı. Meydana renkli fenerler asıldı, kekler pişti, limonata bardakları güneşte pırıldadı. Belediye başkanı sahneye çıkıp “Bugün bizlere kelimelerin gücünü hatırlatan küçük kahramanımıza teşekkür ediyoruz,” dedi. Zeynep utanarak gülümsedi. Sahneye çıkan tüm çocuklar, farklı dillerden bildikleri küçük kelimeleri söylediler. “Merhaba! Hello! Hola! Bonjour!” Meydan alkışlarla doldu. Zeynep, mikrofona eğilip yavaşça söyledi: “Biz birlikteyken dünya daha güzel. Kelimeler dostumuz.”

Kelime Ormanı Masalı Zeynep’le İngilizceyi Sevmek - Masal - 10

Meydanın ortasında, kocaman bir ağaç dikildi. Gövdesine iki kelime yazdılar: “Merhaba” ve hemen altına “Hello.” Bu ağaç, Kelime Ormanı’ndaki Merhaba Ağacı’nın kardeşi oldu. Rüzgâr geçtikçe yaprakları şıngırdıyor, çocuklar yanından geçerken gülümsüyordu. Zeynep, ağacın altına oturup yeni öğrendiği kelimeleri defterine yazdı. Her kelime bir tohum gibiydi toprağa düştükçe büyüyor, yeni dostluklar veriyordu.
Ve işte böyle, Zeynep, ingilizce öğrenmenin sadece bir ders değil, kalpten kalbe uzanan bir yol olduğunu keşfetti. Ormandaki dostları onu ara sıra rüzgârın içinde ziyaret etti Minnacık Kuş penceresine konup “hello” diye fısıldadı, Bay Baykuş geceleri “good night” dedi, Leo uzaktan mektup yazdı. Zeynep her mektubu okudu, her şarkıyı söyledi, her yeni kelimeyle dünyasını büyüttü.
Masalımız burada mutlu bir şarkıyla biter: Renkler geri geldi, Merhaba Ağacı yeşerdi, kelimeler yeniden köprü oldu. Zeynep gülümsedi, elini kalbine koydu ve içinden bir kez daha fısıldadı: “Hello, world.” Dünya da onun fısıltısını duydu ve kocaman bir gülümsemeyle “Hello, Zeynep,” diye karşılık verdi. Çünkü kelimeler, özellikle sevgiyle söylenmiş kelimeler, her zaman yolunu bulur ve bizi birbirimize ulaştırır.

Mobil uygulama indir
Ücretsiz Store'da Sınırsız Eğlence! 🌟

Hem iOS hem de Android için birbirinden eğlenceli oyunlar ve büyüleyici masallar sizi bekliyor! Hemen keşfedin, eğlenceye katılın! 📱🎮📚