Bir zamanlar, küçük bir sahil kasabasında yaşayan Ali adında bir çocuk vardı. Ali, denizi ve deniz canlılarını çok seviyordu. Her gün okuldan sonra sahilde vakit geçirir, deniz kabukları toplar ve denizanası avlamaya çalışırdı. Ancak Ali'nin en büyük hayali, bir deniz altı macerasına çıkmaktı.
Ali'nin doğum günü yaklaşıyordu, ve ailesi bu özel günü kutlamak için bir sürpriz hazırlamıştı. Doğum gününde Ali'yi plaja götürdüler, ve orada ona büyük bir sürprizleri olduğunu söylediler. Ali, neyle karşılaşacağını merakla bekliyordu.
Birden sahilin hemen yakınına demir atmış büyük bir tekne gördüler. Tekne, denizaltı olarak kullanılabilen özel bir araçtı. Ali'nin ailesi, onu bu denizaltıyla denizin derinliklerine doğru bir maceraya çıkarmaya karar vermişti.
Ali ve ailesi denizaltına bindi, ve büyük bir dalış başladı. Denizin altındaki dünya, Ali'nin hayalini bile kuramadığı kadar güzeldi. Rengarenk mercan resifleri, yüzgeçleriyle süzülen balıklar ve hatta dev deniz kaplumbağaları gördüler. Ali'nin gözleri parlıyordu.
Derinliklere doğru yol alırken, denizaltının penceresinden gizemli bir mağara gördüler. Ali, mağaranın içini görmek istediğini söyledi. Denizaltı, mağaraya doğru ilerledi ve içeri girdi. Mağara, sihirli bir yer gibiydi. Duvarları iridescent (gökkuşağı gibi renk değiştiren) deniz yaratıkları ile kaplıydı.
Ali ve ailesi mağarada vakit geçirdiler ve sonunda yüzeye çıktılar. Ali, bu deniz altı macerasının en güzel doğum günü hediyesi olduğunu düşündü. Artık denizde nelerin saklı olduğunu daha iyi anlamıştı.
