Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yeşil tepelerle çevrili, küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşayan herkes, akşam olunca gökyüzündeki yıldızları izlemeyi çok severmiş. Çünkü köyün hemen yanında, Ayçiçeği Vadisi diye adlandırılan bir yer varmış. Bu vadi, her gece gökyüzündeki yıldızları yansıtan parlak ayçiçekleriyle doluymuş. Ancak, son zamanlarda yıldızlar eskisi kadar parlak görünmüyormuş. Köy halkı, yıldızların neden bu kadar sönük olduğunu merak eder olmuş.
Bu köyde yaşayan altı yaşındaki bir kız çocuğu, adı Zeynep, yıldızlara bakmayı her şeyden çok severmiş. Zeynep’in kahverengi, kıvırcık saçları ve parlak gözleri varmış. Her gece yatmadan önce, penceresinin önüne oturur, gökyüzündeki yıldızlara bakar ve annesinin ona anlattığı masalları hayal edermiş. Annesi, “Yıldızlar sadece ışık değildir, Zeynep,” dermiş. “Onlar hayallerimizi ve mutluluğumuzu yansıtır. Eğer yıldızlar sönükse, bu onların yardıma ihtiyacı olduğu anlamına gelir.”
Bir akşam, Zeynep, yatağında yatarken gökyüzüne baktı. Ama yıldızların ışığı o kadar zayıftı ki neredeyse görünmüyordu. “Neden bu kadar solgunlar?” diye düşündü. Tam o sırada, penceresinin önünden bir ışık süzüldü. Bu, küçük bir yıldız gibi görünen, göz alıcı bir parlaklığa sahip bir şeydi. Zeynep heyecanla yataktan kalktı ve pencereye koştu.
“Merhaba, Zeynep,” dedi ışık, ince ve melodik bir sesle.
Zeynep, gözlerini ovuşturdu. “Kim konuşuyor?” diye sordu. Işığa dikkatlice bakınca, bunun aslında bir yıldız olduğunu fark etti! Ama bu yıldız konuşuyordu.
“Ben yıldızlardan biriyim,” dedi yıldız. “Adım Lumo. Yıldızlarımızın neden solgun olduğunu anlamak için yardımına ihtiyacımız var.”
Zeynep’in gözleri parladı. “Gerçekten mi? Size nasıl yardım edebilirim?”
Lumo, “Yıldızların ışığı, Ayçiçeği Vadisi’ndeki Büyülü Ayçiçeği’nin gücüyle parlıyor,” diye açıkladı. “Ama büyülü çiçeğimizin ışığı kayboldu. Işığı geri getirmek için bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor.”
Zeynep heyecanla başını salladı. “Tabii ki size yardım etmek istiyorum! Hemen başlayalım.”
Lumo, “Bu kolay bir yolculuk olmayacak,” dedi. “Cesaretine, sabrına ve iyi kalbine ihtiyacımız olacak. Ama sana güveniyorum, Zeynep.”
Küçük yıldız, Zeynep’in elinden tuttu ve birlikte pencereden dışarı süzüldüler. Zeynep, ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Gökyüzünde uçarken, köyün ışıkları yavaşça arkalarında kaldı. Ayçiçeği Vadisi’ne doğru giderken, Zeynep kendini bir masalın içinde gibi hissetti.
Vadinin içine girdiklerinde, her zaman parlayan ayçiçeklerinin yapraklarının solmuş olduğunu gördü. Hava sessiz ve biraz hüzünlüydü. Zeynep, “Büyülü Ayçiçeği nerede?” diye sordu.
Lumo, vadinin ortasında, diğerlerinden daha büyük bir ayçiçeğini işaret etti. Çiçeğin yaprakları solmuş, ışığı tamamen kaybolmuştu. “İşte bu,” dedi Lumo. “Ama onun ışığını geri getirebilmek için birçok engeli aşmamız gerekiyor. Hazır mısın?”
“Hazırım,” dedi Zeynep kararlılıkla.
Zeynep ve Lumo, Büyülü Ayçiçeği’ne daha yakınlaşmak için ilerlerken önlerinde bir bariyer belirdi. Bu, yapraklardan yapılmış dev bir duvardı. Duvarda, küçük bir baykuş oturuyordu. Baykuş, “Kim buraya gelmeye cüret ediyor?” diye sordu.
“Ben Zeynep,” dedi Zeynep cesurca. “Yıldızların ışığını geri getirmek için Büyülü Ayçiçeği’ne yardım etmeliyiz.”
Baykuş, gözlerini kıstı. “Bu duvar sihirli. Yalnızca iyi kalpli biri geçebilir. Eğer birine yardım ettiğini gösterebilirsen, yol açılacak.”
Zeynep biraz düşündü, sonra vadide yardıma ihtiyacı olabilecek birilerini aramaya başladı. Çok geçmeden, bir kelebeğin ince bir dala takıldığını gördü. Kelebek, “Lütfen yardım edin!” diye ağlıyordu.
Zeynep hemen kelebeğe koştu. Dikkatlice dalı açtı ve kelebeğin kanatlarını serbest bıraktı. Kelebek, “Teşekkür ederim! Sen gerçekten iyi birisin,” dedi ve uçup gitti.
Tam o anda, yapraklardan yapılmış bariyer yavaşça açıldı. Baykuş başını salladı. “Geçebilirsin, Zeynep. İyi kalbin en büyük anahtarın.”
Zeynep ve Lumo, vadinin daha derinine ilerledikçe bir dereye geldiler. Dere, sakin ama derindi ve üzerinde bir köprü yoktu. Zeynep, nasıl geçeceklerini düşünürken, suyun üzerinde küçük balıkların yüzdüğünü fark etti. Balıklar, “Bu dereden geçmek kolay değil. Ama cesaretini gösterebilirsen, sana yardım edebiliriz,” dediler.
Zeynep, “Cesaretimi nasıl gösterebilirim?” diye sordu.
Balıklar, “İçimizden biri kayboldu ve derin sulara sürüklendi. Onu bulup geri getirirsen, sana yardım ederiz,” dediler.
Zeynep tereddüt etmeden dereye girdi. Su serindi ama Zeynep kararlılıkla ilerledi. Çok geçmeden, küçük bir balığın bir kayanın arkasına sıkıştığını gördü. Zeynep balığı nazikçe aldı ve yüzeye taşıdı. Balık, “Teşekkür ederim! Sen gerçekten cesursun,” dedi.
Balık ailesi, “Şimdi biz de sana yardım edeceğiz,” diyerek birleşerek suyun üzerinde bir köprü oluşturdular. Zeynep ve Lumo, köprüyü geçerek yollarına devam ettiler.
Sonunda Zeynep ve Lumo, Büyülü Ayçiçeği’ne çok yaklaştılar. Ama önlerinde, karanlık ve karmaşık bir labirent vardı. Labirent korkutucu görünüyordu, çünkü her köşesinden gölgeler fısıldıyor gibiydi.
Zeynep, derin bir nefes aldı. “Buradan nasıl çıkacağız?”
Lumo, “Bu labirent, yalnızca doğru yolu bulacağına inananlara geçiş verir. Kendi içindeki ışığa güvenmelisin,” dedi.
Zeynep, labirentte ilerlerken karanlık seslere kulak vermemeye çalıştı. Kendine, “Ben yapabilirim. Ben yapabilirim,” diye fısıldıyordu. Bir süre sonra, labirentin ortasında parlayan küçük bir ışık gördü. Işığa doğru yürüdükçe, gölgeler birer birer kayboldu.
Sonunda, labirentin çıkışına ulaştılar. Büyülü Ayçiçeği artık önlerindeydi.
Zeynep, Büyülü Ayçiçeği’nin yanına yaklaştığında, çiçeğin sessizce konuştuğunu duydu. “Merhaba, küçük kız,” dedi çiçek, zayıf bir sesle. “Benim tekrar parlamam için bana umut, sevgi ve cesaret getirdin. Şimdi son bir şey yapmalısın.”
“Ne yapmalıyım?” diye sordu Zeynep.
“Ellerini kalbine koy ve en güzel dileğini benimle paylaş. O dilek beni yeniden canlandıracak,” dedi çiçek.
Zeynep, ellerini kalbine koydu ve gözlerini kapattı. “Tüm yıldızların ve insanların mutlu olmasını diliyorum,” dedi.
Bir anda, Büyülü Ayçiçeği’nin yaprakları parlamaya başladı. Çiçeğin ışığı o kadar güçlüydü ki tüm vadiyi aydınlattı. Yıldızlar gökyüzünde birer birer tekrar parlamaya başladı. Lumo, “Başardın, Zeynep! Yıldızların ışığını geri getirdin. Hepimiz sana minnettarız,” dedi.
Zeynep’in kalbi mutlulukla doldu. “Bu, hayatımın en güzel macerasıydı,” dedi.
Lumo, “Şimdi seni evine götürelim. Ama bu macerayı hep hatırlayacaksın,” dedi.
Zeynep, evine döndüğünde yatağına uzandı ve pencereden parlayan yıldızlara baktı. Gülümsedi ve fısıldadı, “İyi geceler, yıldızlar.”
Sonunda, herkes mutlu bir şekilde uykuya daldı.
Son.
Arkadaşlarınla Paylaş