

Bir varmış, bir yokmuş küçük bir kasabada, geceleri pırıl pırıl parlayan yıldızların altında huzurla uykuya dalan minik kalpler yaşarmış. Bu kasabanın hemen dışında, derin ve sihirli bir orman varmış. Bu ormanda, uyku vakti yaklaştıkça çiçekler usulca açar, yapraklar yumuşak bir ninni mırıldanır, ve her şey sanki tatlı bir rüya alemine hazırlanırmış.
Ormanın kalbinde, Adı Lale olan neşeli bir kelebek yaşarmış. Lale, parıltılı renkleri ve sevimli dansıyla tüm ormanı aydınlatır, minik hayvanlara umut ve mutluluk dağıtırmış. Bir gece Lale, gökyüzüne bakarken, yıldızların arasında beliren gizemli bir ışık fark etmiş. Bu ışık, sanki ona yeni bir maceranın kapısını aralıyormuş. Merakına yenik düşen Lale, ışığın kaynağını bulmak için kanat çırpmaya başlamış.

Uçarken, Lale, minik kulaklığında yumuşak bir ninni gibi çalan orman melodilerini dinlerken, yavaşça rüyaların diyarına doğru süzülmüş. Bir süre sonra, Lale kendisini kocaman, parıldayan bir çiçek tarlasının ortasında bulmuş. Tarlanın tam ortasında, etrafı ışıltılarla bezeli, neşeli seslerle dolu bir kapı varmış. Bu kapı, rüya ülkesinin kapısıymış. Üzerinde gümüş işlemeler ve altın yaldızlı harflerle Rüya Diyarı yazısı parıldarmış.
Kapının önünde, uykunun büyülü tozlarını taşıyan, pamuk gibi yumuşak tüyleri olan Minik Ayı Duru duruyormuş. Duru, geceleri en güzel uyku masallarını anlatmasıyla kasabanın en sevilen masalcısıymış. O anda Lale, yavaşça Duru’ya yaklaşmış ve Merhaba, ben Lale. Bu ışık bana seninle birlikte yeni bir maceraya çıkmamız gerektiğini söylüyor. Acaba sen de gelmek ister misin? diye sormuş. Duru, gülümseyerek, Elbette, Lale! Her uyku masalı, yeni, büyülü bir serüven demektir. Hadi, birlikte Rüya Diyarı’na açılalım, demiş.

Kapı hafifçe aralanmış ve iki arkadaş, parıldayan bir yol boyunca yürümeye başlamışlar. Yolun kenarlarında renk renk kelebekler, nazlı orman perileri ve sevimli sincaplar koşuştururken, yumuşak rüzgarla birlikte fısıldayan sesler, adeta masalın en güzel nakaratını andırıyormuş. Lale ve Duru, yol boyunca karşılaştıkları her canlıya kibarca selam veriyor, onların hikayelerini dinlemek için izin istiyorlarmış. Her adımda, minik yüreklerinde büyük bir heyecanla, uyku masallarının ne kadar da büyülü olabileceğini anlıyorlarmış.
Yolculukları sırasında, eski bir meşe ağacının yanında dinlenen bir baykuşla karşılaşmışlar. Baykuş, gecenin bilgeliğiyle onlara, Rüya Diyarı’nda, gerçek hayaller uykuya dalanların kalbinde saklıdır. Gözlerinizi kapatın, yüreğinizin sesini dinleyin ve siz de o büyüyü keşfedin, demiş. Lale ve Duru, baykuşun sözlerini akıllarında tutarak, yolculuklarının her anında umudu ve sevgiyle ilerlemişler.

Bir süre sonra, kocaman bir göletin kenarına varmışlar. Göletin yüzeyi, ay ışığının altın dokunuşlarıyla süslenmiş, sanki bir ayna gibi parıl parıl yansıma yapıyormuş. Göletin tam ortasında, su perisi Selen nazik bir tebessümle onlara doğru yüzünü göstermiş. Selen, Hoş geldiniz, sevgili dostlar. Bu gölet, uyku masallarının en derin ve sihirli suyunu barındırır. Her damlası, gecelerin en tatlı rüyalarını saklar. Eğer gönlünüzdeki en güzel dilekleri fısıldarsanız, onlar gerçeğe dönüşür, demiş.
Lale, hemen su perisine yaklaşmış ve Ben, her canlının barış ve mutluluk içinde uykuya dalabileceği bir dünya istiyorum, demiş. Duru da ona eşlik ederek, Ben de, tüm çocukların hayal güçlerinin sınırsız olduğu, sevgiyle dolu masalları dinleyebileceği bir yer dilemekteyim, diye eklemiş. Selen, onları dinledikten sonra, suyun dallarından bir damla alıp minik kadehlere doldurmuş. Bu sihirli su, dileklerinizin gerçeğe dönüşmesine yardımcı olacak. İçtiğinizde, uyku masallarınızda sizi bekleyen en güzel rüyalar kendini gösterecek, diye açıklamış.

Lale ve Duru, içtikleri sihirli suyun etkisiyle kendilerini hafifliğiyle bulutlara benzer bir yumuşaklıkla sarmalanmış hissetmişler. Bu büyülü duygu, onların kalplerini ısıtmış ve her bir minik hücrelerini mutlulukla doldurmuş. Daha sonra ikisi, göletin kenarındaki pırıl pırıl çiçeklerle süslenmiş patikaya doğru ilerlerken, etraflarında uçuşan ışıltılar ve hafif melodiler, onlara Her gece, uyku masalları, yeni bir umudun başlangıcıdır, dercesine fısıldamış.
Patika, onları, rüya diyarının en görkemli köşesine götürmüş. Bu köşede, devasa, ışıl ışıl tılsımlı bir ağaç duruyormuş. Ağacın dalları, minik peri ve rüya tüyleriyle süslenmiş, her biri birbirinden renkli hayallerin sembolüymüş. Ağacın altına oturduğunda, Lale ve Duru kendilerini huzurun, sevgiyi ve umutla dolu bir kütüphanede gibi hissetmişler. Her yaprak, bir masal, her dal, yeni bir başlangıç demekmiş.

Bu sihirli anın tam ortasında, karşılarına yaşlanmış ama bilge bir kaplumbağa çıkmış. Adı Bilgeydı. Bilge kaplumbağa, yavaş ve derin sesiyle, Sevgili çocuklar, bu uyku masalları diyarı, aslında sizlerin hayallerinde saklı olan güzelliklerin bir yansımasıdır. Geceleri gözlerinizi kapattığınızda, kalbiniz sizlere en gerçek dostlukları, en neşeli maceraları ve en parlak umudu sunacaktır. Bu masallar, her gece rüyaya dalarken sizlere eşlik edecek, büyüdükçe de hayatınıza ışık tutacaktır, demiş.
Bilge Kaplumbağa’nın sözleri Lale ve Duru’nun yüreğinde derin bir sevgi ve huzur bırakmış. Sanki her kelimesi, gecenin karanlığını bile aydınlatan bir umut ışığıymış. İki arkadaş, Bilge’nin anlattığı masallarla, geceye doğru uykuya dalmadan önce, kalplerini neşeyle doldurmuşlar. Artık her uyku vakti, yeni bir masalın, yeni bir hayalin başlangıcıymış.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, Lale ve Duru, rüya diyarının kapısından çıkarken, kasabanın üzerinden süzülen hafif bir sabah ışığı görmüşler. O ana dek geçirdikleri tüm büyülü anlar, akıllarında ve kalplerinde unutulmaz bir hazine olarak kalmış. Artık her uyku vakti, minik gözlerini kırpmadan önce, o sihirli ormanın ve Sihirli Rüya Diyarı’nın anısını hatırlıyor, kendi masallarını yaratmaya başlıyorlarmış.

Kasabaya geri döndüklerinde, Lale ve Duru, ormanda yaşamın, umutların ve hayallerin ne kadar da değerli olduğunu tüm dostlarına anlatmışlar. Küçük çocuklar, onları dinlerken içlerinde kendi hayal dünyalarını canlandırır, rüyaların büyülü gücüne inanır olmuşlar. Her biri, uykuya dalmadan önce, tatlı bir masalın huzuruyla gözlerini kapatıp, renkli rüyaların kollarında kaybolmayı öğrenmiş.

Ve işte, küçük kasabanın çocukları birer birer, Lale, Duru, Bilge Kaplumbağa ve su perisi Selen’in anlattığı masallar sayesinde, geceyi sevgiyle, umutla ve huzurla selamlamışlar. Her uyku, yeni bir masal, yeni bir macera demek olduğu için, ne zaman gözlerini kapatsalar, kalplerinde dilden dile dolaşan en güzel hikayelerin yankısını duymuşlar. Masallar, büyüdükçe onlara sevginin, cesaretin, dostluğun ve umudun hiçbir zaman kaybolmadığını, her zaman yeniden doğduğunu hatırlatmış.

Böylece, gecenin ve sabahın arasındaki o en sihirli saatlerde, uyku masalları sadece yatak odalarının değil, tüm kalplerin kapısını da aralamış. Küçük dilimlerin rüyaları, ormanın her köşesinde yankılanan ninniler gibi, o büyülü uyku diyarında birbirine karışarak sonsuz bir mutluluğun sembolü haline gelmiş. Ve masal, her gece yeniden başlamak üzere, mutlu sona ulaşarak sonsuza dek yaşamış.
Arkadaşlarınla Paylaş