Bir zamanlar, uzak diyarlarda Leyla adında çok nazik ve cesur bir prenses yaşarmış. Prenses Leyla, babası Kral Derman ve annesi Kraliçe Zeynep ile birlikte büyük bir sarayda yaşarmış. Bu krallık, yeşil dağlar, berrak nehirler ve rengârenk çiçeklerle çevrili, barış ve mutluluk dolu bir yerdi. Krallık halkı, Leyla'nın iyiliği, yardımseverliği ve cesaretiyle gurur duyardı. Ancak Prenses Leyla, her zaman sadece krallığının içinde değil, tüm dünyada iyilik yapmayı hayal ederdi.
Bir gün Leyla, sarayın eski ve gizemli odalarından birinde dolaşırken, köşede duran eski bir halı dikkatini çekmiş. Bu halı, renkleri solmuş olsa da, üzerine işlenen desenler ve figürler büyüleyiciymiş. Halıyı eline aldığında, birden bire parlak bir ışık etrafı kaplamış ve halı yavaşça havalanmaya başlamış! Prenses Leyla şaşkınlıkla geri çekilmiş ama aynı zamanda çok heyecanlanmış.
O sırada odanın köşesinden, yaşlı saray danışmanı Bilge Ali çıkmış. Gülümseyerek Leyla’ya yaklaşmış ve demiş ki: "Prensesim, elinizdeki sıradan bir halı değil. Bu, yıllar önce büyülü güçlerle dokunmuş bir sihirli halıdır. Sadece gerçek kalpli ve iyilik dolu bir insan bu halının gücünü ortaya çıkarabilir."
Prenses Leyla şaşkınlıkla Bilge Ali'ye bakmış. "Ne demek istiyorsunuz?" diye sormuş.
Bilge Ali, Leyla’ya bir sır vermiş. "Bu halı, sizi istediğiniz her yere götürebilir. Ama unutmayın, bu halının gücü sadece iyilik yapma amacıyla kullanıldığında çalışır. Nerede bir yardım eli gerekiyorsa, halı sizi oraya götürecek."
Leyla'nın gözleri parlamış. Yıllardır sadece krallığındaki insanlara değil, daha uzaklardaki insanlara da yardım etmeyi hayal edermiş. Bu sihirli halı, onun bu hayalini gerçekleştirmek için mükemmel bir fırsatmış.
Ertesi gün, Leyla halının üzerine oturmuş ve gözlerini kapatarak kalbinden bir dilek tutmuş. "Beni yardıma ihtiyacı olan bir yere götür, sihirli halı."
Halı yavaşça havalanmış ve sarayın büyük penceresinden dışarıya doğru süzülmüş. Gökyüzünde bulutların arasında hızla süzülürken, Leyla hem korkmuş hem de heyecanlanmış. Halı, onu uzak diyarlara doğru götürüyormuş.
Bir süre sonra, halı küçük bir köyün üzerinde durup yavaşça yere inmiş. Leyla etrafına baktığında, köy halkının endişeli olduğunu fark etmiş. Köyün meydanına doğru yürümüş ve köylülerden biri ona yaklaşarak, "Prenses Leyla! Yardıma ihtiyacımız var. Nehir kurudu ve tarlalarımızı sulayamıyoruz. Eğer bu böyle devam ederse, yiyecek hiçbir şeyimiz kalmayacak," demiş.
Leyla, köylülerin yaşadığı zorluğu anlayarak hemen harekete geçmiş. Nehrin kuruduğu yere gitmiş ve sorunun kaynağını bulmaya karar vermiş. Uzun bir yürüyüşün ardından, nehrin kaynağına ulaşmış. Nehrin önü büyük bir taşla kapatılmış! Prenses Leyla, bu taşı kaldırmak için köylülerin yardımına ihtiyaç olduğunu biliyormuş.
Hemen halısına binip köye geri dönmüş. Köylülere planını anlatmış. "Hep birlikte bu büyük taşı kaldırabiliriz. Güçlerimizi birleştirirsek, nehir yeniden akmaya başlayacak."
Köylüler Leyla’nın bu önerisine hemen katılmışlar. Hep birlikte nehrin kaynağına gitmişler ve büyük taşı kaldırmak için çalışmaya başlamışlar. Herkes büyük bir çaba göstermiş, fakat taş o kadar büyükmüş ki, kaldırmak hiç kolay değilmiş. Tam herkes umudunu kaybetmeye başlarken, Prenses Leyla bir kez daha halısına binmiş ve yüksek bir tepeye çıkmış.
Orada durup köylülerin çabasını izlerken, içten içe bir dilek dilemiş: "Eğer gerçekten iyilik yapmak için buradaysam, lütfen bize yardım et." O anda halı, Leyla’yı havaya kaldırmış ve büyük bir güçle taşı yerinden oynatmaya başlamış. Köylüler hep birlikte daha da çok çaba göstererek, taşı tamamen nehirden çekmeyi başarmışlar. Bir anda, nehir gürültüyle akmaya başlamış!
Köylüler, nehrin yeniden canlandığını görünce sevinç çığlıkları atmışlar. Tarlalarını sulamaya başlamışlar ve Leyla’ya minnettar kalmışlar. Köyün yaşlısı, Leyla’ya yaklaşarak, "Sen sadece bir prenses değil, aynı zamanda gerçek bir iyilik elçisisin. Bu köy seni asla unutmayacak," demiş.
Prenses Leyla, köylülerin mutluluğunu görünce içini büyük bir huzur kaplamış. Ama biliyormuş ki, yardıma ihtiyacı olan başka yerler de varmış.
Bir süre sonra, Leyla yine sihirli halısına binmiş ve yeni maceralara atılmak üzere yola çıkmış. Bu kez halı onu, deniz kenarında küçük bir kasabaya götürmüş. Kasabada büyük bir fırtına çıkmış ve deniz, kasabanın evlerine zarar vermeye başlamış. Kasaba halkı korku içinde kaçışırken, Leyla hemen kollarını sıvamış.
Halıyla denizin üzerine uçarak, fırtınayı yatıştıracak bir çözüm aramaya başlamış. Sonunda, denizin ortasında dev bir kayanın suyun altına doğru batmakta olduğunu fark etmiş. Bu kaya, dalgaları kırarak kasabayı koruyormuş ama batmaya başladığı için dalgalar kasabaya zarar veriyormuş.
Leyla, halısının yardımıyla kayayı yeniden yukarı kaldırmış ve denizin sakinleşmesini sağlamış. Kasaba halkı Leyla’nın bu cesur hareketi karşısında hayran kalmış. "Sen sadece bir prenses değil, bizim koruyucumuzsun!" demişler.
Gittiği her yerde yardım eli uzatan Prenses Leyla, iyiliğin ne kadar güçlü bir şey olduğunu bir kez daha anlamış. Sihirli halısı sayesinde, sadece kendi krallığında değil, dünyanın dört bir yanında iyilik yapabiliyormuş. Ama en önemli şeyi de öğrenmiş: Gerçek güç, kalbinde iyilik olan herkesin içinde varmış.
Günün sonunda, Prenses Leyla sarayına geri dönmüş. Krallık halkı onu büyük bir coşkuyla karşılamış. Kral Derman ve Kraliçe Zeynep, kızlarının yaptığı kahramanlıkları duyduklarında onunla gurur duymuşlar.
Prenses Leyla, tüm bu maceralardan sonra, insanların birbirine yardım ettikçe nasıl daha mutlu olduğunu fark etmiş. Krallığında yeni bir yasa çıkarmış: "Her ay bir gün, herkes birbirine yardım edecek." Bu yasa krallıkta büyük bir sevgi ve dayanışma ortamı yaratmış.
Leyla’nın sihirli halısı hala sarayın gizli odasında duruyormuş, fakat Prenses Leyla artık halıya binmeden de iyilik yapmanın yolunu bulmuş. Kendi krallığında, yardımseverliği ve iyiliği teşvik ederek, halkına gerçek liderlik etmenin ne demek olduğunu göstermiş.
Ve böylece, Prenses Leyla’nın krallığı, sevgi, barış ve mutluluk dolu bir yer olarak ebediyen varlığını sürdürmüş. Leyla, her gün insanlara yardım etmeye devam etmiş ve hep birlikte yaşadıkları bu masal gibi dünyada mutlu mesut yaşamışlar.
SON
Arkadaşlarınla Paylaş