

Ege, oyun oynarken mutfağın penceresinden içeri yayılan havuç kokusunu duydu. Annesi sabah kahvaltısı için havuç çorbası pişiriyordu. Ege o kadar meraklandı ki masanın üzerine çıkıp tencerenin kapağını kaldırdı. Turuncu, parlak ve lezzetli görünen havuçlar onu çağırıyordu. Bir tane koparıp ısırdığında inanılmaz bir tat patlaması yaşadı. Daha sonra gözlerini kapadı çünkü o ani tat, Ege’yi büyülü bir uykunun kucağına davet etti.
Uykusunda Ege kendini devasa bir bahçenin ortasında buldu. Etraf renk renk bitkilerle doluydu uzun kabaklar sarkıyor, minik biber çiçekleri rüzgarda sallanıyor, iri yapraklı ıspanaklar güneş ışığını yansıtıyordu. Tam o sırada yerde duran parlak bir havuç arabası gördü. “Havuç Ekspresi” yazıyordu üzerinde. Merakla arabaya atladı ve turuncu atın sırtında yavaşça yükseldi. Atın adı Şeker Sıçrayanıymış ama şeker değil, tam aksine sağlıklı besinleri yaymayı sevdiği için bu ismi almış.

Şeker Sıçrayanı havuç arabasını sebzeler diyarının kalbine doğru sürdü. Orada Brokoli Şövalyesi karşısına dikildi. Zırhı, tıpkı brokoli çiçekleri gibi minik topçuklardan oluşuyordu ve parıldıyordu. “Hoş geldin küçük kahraman,” dedi Brokoli Şövalyesi derinden, “Benim ismim Brokoli Şövalyesi. Kaslarımızın güçlü olması için gerekli demiri ve kalsiyumu bende buluruz. Bu diyarda maceraya hazır mısın?” Ege başını salladı çünkü hem biraz çekingen hem de heyecanlıydı. Şövalye elini uzatıp Ege’ye brokoli ikram etti. “Dene bakalım,” dedi. Ege küçük bir parça ağzına attığında sanki içinde enerji patlaması yaşadı.
Yolculukları sırasında karşılarına Domates Prenses çıktı. Kalın kırmızı pelerininin içi, A vitamini hazinesiymiş. Yüzünde tatlı bir gülümseme, elinde minik bir domates tanesi vardı. “Bu kızıl inciler gözlerimizi korur,” dedi prenses. Ege bir taneyi nazikçe ısırdı ve gözünde aniden renkli bir ışık oyunu canlandı. Prenses mutlulukla pelerinini dalgalandırdı. “Görüyor musun? Renkleri daha parlak, dünyamız daha canlı!” dedi. Ege başını sallayıp teşekkür etti.

Ormanın biraz ötesinde yeşil bir tepenin tepesinde Ispanak Cücesi oturuyordu. Boyu küçüktü, ama gücü büyüktü. “Selam dostum,” diye seslendi cüce, “Benim içimde demir var, işte bu yüzden küçük olmama rağmen enerjim hiç bitmez!” Ege yeşil bir yump şeklinde kıvrılmış ıspanak yaprağını yedi. Karnında hafif bir kıpırtı hissetti sanki minicik minik kaslar organize olup dans ediyordu. Ispanak Cücesi kahkahalar atarak zıpladı, “Gücümüz yeterse her engeli aşarız!” dedi.

Diyarı gezerlerken aniden titreyen karanlık bir gölge gördüler. Kabak Dev belini büküp omuz silkti. Devasa boyutlarına rağmen gözleri dost canlısıydı. “Merhaba,” dedi derin bir sesle, “Ben Kabak Dev. İçimdeki su oranı çok yüksek, bu sayede vücudumuz su kaybını önler. Beni yediğinde daha az susarsın.” Ege bir dilim kabak yedi, dudakları hafif serinledi, sanki vücuduna buz gibi ferahlık doldu. Kabak Dev onlara el sallayıp “Hadi, ilerleyelim!” dedi.

Sonra Havuç Kraliçesi belirdi. Tacı, altın turuncusu havuçlardan yapılmıştı. “Göz sağlığınızı korumak için beta karoten benden sorulur,” diye fısıldadı. Ege kraliçenin ikram ettiği havuç dilimini ısırdı. O andan itibaren etrafındaki her renk daha net, gökyüzündeki kuşlar daha canlı görünmeye başladı. Havuç Kraliçesi gülümsedi: “Ne kadar parlak bir dünya, değil mi?”

Tüm sebze kahramanları bir araya geldiğinde Ege onlara dönüşünce nasıl döneceğini sordu. O sırada gök gürültüsü gibi bir ses duyuldu. Sebze Diyarı’nın dört bir yanına çürük canavar adı verilen, bol şekerli yiyeceklerle beslenen kötü bir kokuşuk yayılan varlık salınmış. Çürük Canavar diyetini hep şekerli şekerlemeler, mısır şurubu ve abur cuburla yaptığı için ağzı çürümüş, dişleri paslanmış, içi yorgun ve halsizmiş. “Bu diyara neşe ve renklerimi çalmak istiyor,” dedi Brokoli Şövalyesi. “Onu durdurmak için sebzelerin gücüne ihtiyacımız var.”

Ege iri bir adım attı ve cesurca dedi ki: “Sağlıklı besinlerin enerjisiyle Çürük Canavar’ı yenebiliriz!” Domates Prenses kılıcını A vitamini ışığıyla doldurdu, Brokoli Şövalyesi demir zırhını parlatıp kalkanını yükseltti, Ispanak Cücesi gücüyle toprağı titretti, Kabak Dev serin nefesiyle ortama ferahlık kattı, Havuç Kraliçesi ise tüm göğü turuncu ışıkla boyadı. Ege de elinde bir sepet dolusu karışık sebze tutuyordu.

Saldırı başlamadan önce Brokoli Şövalyesi bir çığlık attı: “Sebzelerin gücü bir olsun!” Şimşek gibi parlayan bir enerji dalgası bir araya geldi ve Çürük Canavar’ın üzerine hızla fırladı. Canavar şekerli kurabiye kalkanını kaldırmaya çalıştıysa da kavrulup eridi. Tatlı çikolatalar, gazlı içecekler ve renkli şekerlemeler birer birer ufalanırken, çürük dişleri yeniden beyazlandı ve güçsüzlüğü yerini canlılığa bıraktı. Sonunda bir pati uzandı içindeki kötücüllük arınmış, yiyeceklerin gerçek doğasını anlamıştı artık.

Sebze kahramanları büyük bir sevinçle sarıldı. Gökkuşağı seven bir gül açar gibi toprakta filizlendi. Her renk ayrı bir mutluluk melodisi çaldı. Diyar yeniden canlı, mutlu ve sağlıklı oldu. Çürük Canavar da şimdi dost olduklarının farkındaydı çünkü iyi beslenince kalbi sevgi dolu, ruhu neşeli olmuştu.

Ege gözlerini açtığında kendi yatağındaydı. Yanında annesinin hazırladığı renkli bir sebze tabağı duruyordu: brokoli, domates, ıspanak, kabak ve havuç dilimleri… Rüyasının bütün kahramanları oradaymış gibi sıralanıyordu. Ege derin bir nefes alıp tebessüm etti. “Sebzeler gerçekten harika,” diye fısıldadı. O günden sonra her öğünde annesinin sunduğu sebzeleri keyifle yedi. Çünkü öğrendiği en büyük ders şuydu: Sağlıklı beslenmek, tıpkı Sebzeler Diyarı’nda olduğu gibi, bedenimizi güçlü, ruhumuzu mutlu ve dünyamızı rengarenk kılar. Böylece Ege ve sebze kahramanları sonsuza kadar sağlıklı ve neşeyle yaşadılar.

Arkadaşlarınla Paylaş