

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarların birinde, Kahkaha Ormanı adında, her gün neşeyle dolu, renkli ağaçlar ve komik sesler çıkaran kuşların yaşadığı, minik dostların maceralar peşinde koştuğu bir orman varmış. Bu ormanda Mırmır adında, yumuşacık tüylere sahip, zıplayıp durmaktan bitap düşen sevimli bir tavşan yaşarmış. Mırmır, arkadaşlarını güldürmeyi ve onların neşesini paylaşmayı çok severmiş. Fakat onun en yakın arkadaşı, Dıdık adında, yavaş ama kararlı adımlarla ormanı keşfeden yaşlı ve bilge bir kaplumbağaymış.
Bir sabah Mırmır, ormanın girişindeki rengarenk çiçeklerin arasında oynarken, “Bugün ne tür maceralar yaşayacağız acaba?” diye heyecanla düşünmeye başlamış. Bu sırada Dıdık, ağır adımlarla Mırmır’ın yanına gelmiş. “Hey Mırmır, sana bir haberim var,” demiş Dıdık, “Ormanın derinliklerinde, Gülücük Tepesi’nin yakınlarında, kimsenin daha önce görmediği bir yaramaz kelebeğin izine rastladım!” Mırmır’ın kulakları sevinçle dikilmiş. “Yaramaz ama kocaman neşesiyle herkesi güldüren bir kelebek mi dedin? Hadi, hemen maceraya atılalım!” diyerek sevinçle zıplamış.

İki arkadaş, ormanın gizemli patikalarından, şarkı söyleyen derelerden geçerek Gülücük Tepesi’ne doğru yola koyulmuşlar. Yolda, sohbet ederek ve komik hikayeler anlatarak yürürken, Mırmır’ın yanından geçen seri ve neşeli bir sincap olan Fıstık da onlara katılmış. Fıstık, “Ben de bu kelebekle ilgili efsaneyi duydum! O kelebek, gıdıklayan kanatlarıyla ormanın her köşesine neşe saçıyormuş,” deyince Mırmır ve Dıdık daha da coşmuşlar. Üç arkadaş, birlikte kahkahalar eşliğinde, rüzgarın fısıldadığı sırları dinleyerek ilerlemişler.
Patika, onları meşhur Pıtırcık Çayı’nın kenarına götürmüş. Çay kenarında yaşayan su perileri, şirin melodiler söyleyerek dans ediyorlarmış. Orada yaşayan minik su perilerinden biri onlara seslenmiş: “Sevgili dostlar, Gülücük Tepesi’ne giden yolda, sizlere yardım edebilirim. Ancak önce, ormandaki “Gizemli Kahkaha Taşı”nı bulmanız gerekiyor. Bu taş, ormana neşe getiren sihirli bir mücevher gibiymiş ve kaybolduğu zaman ormanda hafif bir hüzün kol gelebiliyormuş.” Mırmır, Dıdık ve Fıstık, “Peki, hadi birlikte arayalım!” diyerek teşi artarak maceralarına devam etmişler.

Ardından, patikaları izleyerek ilerlediler ve uzun, bükümlü ağaç köklerinin arasında ışıldayan, pırıl pırıl bir taş bulmuşlar. Taş, gökkuşağı renklerini içinde barındırıyor, sanki sürekli değişen, komik bir masalın resmini andırıyordu. Fıstık, “Bu kesinlikle Gizemli Kahkaha Taşı!” diye bağırmış. Hemen ardından, ormanın derinliklerinden, neşeli bir ses duymuşlar: “Hey, sizler! Beni buldunuz mu acaba? Ben, meşhur Kekik Kelebeği’yim!” Sesi vahşi, şırıltılı ama bir o kadar da sevimliymiş. Üç arkadaş, şaşkınlık ve merakla etrafına bakınmış anlaşılan kelebek, onların sesine cevap veriyormuş.
Kekik Kelebeği, küçük kanatlarıyla hafifçe uçarken, “Ben biraz yaramazım belki, ama ormanda neşeyi, komediyi getiririm. Doğanın bizimle birlikte gülmesine sabırsızlanırım,” demiş. Mırmır, “Seninle tanıştığımıza çok sevindik!” diyerek kanat çırpmış. Dıdık ise “Ne güzel, doğanın dengesi için hepimiz birlikte çalışıyoruz. Birbirimize yardım etsek, orman daha güzel bir yer olur,” demiş. Üçlüsü, Kekik Kelebeği’nin rehberliğinde Gülücük Tepesi’ne doğru yol almışlar.

Yolculukları esnasında karşılarına bir tepe çıkmış. Tepede, uçamayan ama neşesi bol bir arı ailesi yaşamaktaymış. Arıların direk direk dans ettiklerini görüp Mırmır, “Arılar da dans ediyor, hadi onlarla beraber dans edelim!” demiş. Arılar, “Bize katılın, çünkü birlik içinde olduğumuzda her zorluk kolaylaşıyor,” diyerek Mırmır, Dıdık ve Fıstık’ı misafir etmiş. Bu dans sırasında herkes kendi ritmini bulmuş, komik hareketler yapmış ve arıyı andıran vızıldayan melodiler ormanı doldurmuş. Bu kozmopolit dans, onlara arkadaşlığın ve dayanışmanın önemini hatırlatmış.
Gülücük Tepesi’ne ulaştıklarında, orada yaşayan, bilge ve sevimli bir baykuş olan Dolu da bulunuyormuş. Dolu, “Sevgili dostlar,” diye başlamış, “Ormanımız güçlük çektiğinde bile, birlikte olmanın sihirli gücünü hatırlamalıyız. Her biriniz, farklı yönlerinizle ormanımıza renk katıyorsunuz. İşte bu yüzden, bugün sizlerle neşemizi, bilgeliklerimizi ve sevgimizi paylaşmaya geldim.” Baykuş Dolu, onlara doğanın sırlarını anlatırken, Mırmır, Dıdık, Fıstık ve Kekik Kelebeği, bir araya gelip küçük bir şölen hazırlamışlar. Herkes, ormanda yaşamanın getirdiği sorumlulukları, birlikte çalışmanın ve paylaşmanın verdiği mutluluğu kutlamış.

Ormanda herkesin ortak aklına gelen en önemli ders, “Paylaştıkça çoğalan mutluluk” olmuş. Küçük dostlar, birbirlerinin farklarını kucaklamış, her birinin yeteneklerinin ormana kattığı değeri anlamışlar. O gün, birbirlerine anlatacak onlarca yeni hikaye, komik olay ve macera dolu anı biriktirmişler. Mırmır, “Bazen küçük bir taş bile, ormanımızın kalbini ısıtabilir,” demiş. Dıdık ise, “Her birimizin yavaş ya da hızlı adımları, ormanda uyum içinde ilerlememizi sağlar,” diyerek dostluğun önemini vurgulamış.

Gün batımına yaklaşırken, ormanda mızmız bir rüzgâr dahi duyulmazmış. Herkes, birlikte geçirilen güzel anların ardından birbirine sarılarak, “Yarın yine birlikte, daha yeni maceralara atılacağız,” demiş. Bu sırada Kekik Kelebeği, “Ben de artık yalnız değilim! Siz üç arkadaş sayesinde, ormana neşe ve kahkaha dağıtmanın yanı sıra, birlikte güçlü olmayı öğrendim,” diyerek kanatlarını coşkuyla çırpmış. Arı ailesi, baykuş Dolu, su perileri ve ormanın her canlısı, o anın sihrini ve birlikteliğin getirdiği mutluluğu paylaşmış.

Gün sonunda, ormanın gökyüzünde renk cümbüşü yaratılırken, Mırmır, Dıdık, Fıstık ve Kekik Kelebeği birlikte bir ağacın altında oturup, gelinen yolu ve öğrendikleri değerleri konuşmuşlar. Birbirlerine “İyi ki varsınız, güzel dostlarım,” demişler. Çünkü o gün, aralarındaki küçük farklılıkların, birlikte oluşturdukları büyük mutluluğa ve ormandaki yaşamın güzelliğine neşe kattığını fark etmişlerdi. Her birinin kalbinde, “Birlikte her zorluğu aşarız” inancı yer etmişti.

Kahkaha Ormanı o günden sonra eskisinden daha neşeli, daha renkli, daha canlı olmuş. Ormanın derinliklerinde yankılanan o unutulmaz kahkahalar, uzak diyarlara bile ulaşmış. Yaramazlık ve neşenin sembolü olan Kekik Kelebeği, ormanın diğer köşelerine gidip, komik maceralar anlatmaya ve tüm canlılara umut dağıtmaya devam etmiş. Her yaşayan, ormanda dostluğun, paylaşmanın ve birlikte gülebilmenin büyüsünü hatırlamış.

Böylece Mırmır, Dıdık, Fıstık ve Kekik Kelebeği, Kahkaha Ormanı’nda daha nice maceralara yelken açarken, tüm orman halkı, her günün sonunda “Bugün yine paylaşmanın, arkadaşlığın ve birlikte olmanın güzelliğini yaşadık” diye düşünerek uykuya dalmış. Ve tabii ki, ormandaki her masal mutlu sonla bitmiş...

İşte böyle, ormanın en komik ve en öğretici masalında, herkes küçük sevinçlerin ve paylaşılan anların ne kadar önemli olduğunu anlamış neşe dolu yürekleriyle, yarınlara umutla bakmaya devam etmiş. Sonsuza dek birbirlerine sarılarak, her macerada el ele verip, yaşamın getirdiği tüm sürprizlere kahkahalarla karşı koydukları, mutlu günler yaşamışlar.
Arkadaşlarınla Paylaş