

Bir varmış, bir yokmuş pırıl pırıl parlayan, rengârenk çiçeklerle süslü bir ormanın hemen dışında, minik bir kasabada yaşayan Leyla adında neşeli, meraklı bir kız çocuğu varmış. Leyla güneşin doğuşunu, kuşların neşeli cıvıltılarını, rüzgârın ağaçlarla dansını izleyerek büyümüş, her günü yeni bir macera gibi yaşamış. Bir sabah, rengârenk kelebeklerin etrafında dolaştığı sırada Leyla, ormanda gizemli bir ışık huzmesi fark etmiş. Kalbi heyecanla çarparken, adımlarını sessizce atarak ışığa doğru yürümüş.
Işığın geldiği yerde, minik bir göletin kenarında, suyun yansıttığı parıltının içinde, kocaman kanatları olmayan ama sıcacık bir gülümsemesi olan Peri belirmiş. Parıltılı elbisesi, adeta gökkuşağı renklerini içinde barındırıyor, incecik sihirli değneğiyle etrafa huzur saçıyormuş. Leyla, “Sen kimsin?” diye sormuş, gözleri merakla parıldarken. Peri, tatlı bir ses tonuyla, “Ben Peri, ormanın koruyucusuyum. Senin kalbindeki iyiliği ve sevginin gücünü fark ettim,” demiş. O andan itibaren Leyla’nın hayatı renklerle, hayallerle ve büyülü olaylarla dolmaya başlamış.

Leyla, Peri’nin rehberliğinde, ormanın derinliklerinde saklı masal diyarına doğru yolculuğa çıkmış. Yol boyunca, ağaçların fısıldadığını, rüzgârın gizemli şarkılar söylediğini ve minik sincapların, ötücü kuşların eşlik ettiği bu yolculuk, Leyla’nın kalbinde kocaman bir neşe yaratmış. Peri, Leyla’ya doğanın dilini, hayvanların duygularını ve bitkilerin yaşama sevincini anlatmış. “Doğa, tıpkı senin gibi, sevgiyle büyür dostlukla güzelleşir,” demiş Peri nazikçe. Leyla, bu sözleri yüreğinde yepyeni bir umut olarak saklamış.
Yolculukları sırasında Leyla ve Peri, derin bir vadiden geçmek zorunda kalmışlar. Bu vadi dikkatlice izlenmiş, çürümüş ağaç kalıntıları ve sararmış yapraklar arasında kaybolan bir köprü gibiymiş. Vadinin öbürü ucunda ise, eski zamanlardan kalma bir köy bulunmaktaymış köy sakini ise yaşlı, bilge bir tilki olan Ulu Tilki. Ulu Tilki, Leyla ve Peri’nin gelişini görünce kocaman, sıcacık gözleriyle gülümsemiş. “Hoş geldiniz, minik dostlar. Bu vadide, sevginin ve dostluğun gücüyle yaralar iyileşir, kaybolan umutlar tekrar bulunur,” demiş. Tilkinin anlattığı masallar, Leyla’nın hayal gücünü besler, kalbinde yeni filizlerin çıkmasına neden olurmuş.

Yeni maceralarda, Leyla ve Peri, vadi boyunca yol alırken, kaybolmuş ve üzüntü dolu bir çocuğun sesini duymuşlar. Küçük bir çocuk, adını bilmediği nedenlerden ötürü, evini ve ailesini kaybetmiş, ormanda tek başına, korkuyla doluymuş. Leyla’nın içi acı ile dolarken, Peri hemen “Merak etme, sevgili Leyla,” demiş “Kalbindeki sevgi ve cesaret sayesinde, herkesin kaybettiği şeyleri bulabiliriz.” Leyla, çocuğa elini uzatarak, “Gel, sen de bizimle gel. Birlikte senin kaybettiğin ne varsa buluruz,” demiş. Böylece minik çocuk, Leyla ve Peri’nin sıcak dostluğuna sarılarak, yeniden umut bulmuş.
Üçlü, gün batımına kadar ormanın sırlarını keşfederken, Leyla ve Peri ağlayan ağaçların fısıldadığı hikayelerden, çiçeklerin yumuşak danslarından, rüzgârın getirdiği uzak diyarların öykülerinden ilham almışlar. Peri, “Her birimizin içinde bir parça sihir vardır. Bazen bu sihir, bir tebessümde, bazen de yüreğimizin derinliklerinde saklı kalmış cesarette gizlenir,” diye anlatmış. Leyla ise, gün geçtikçe daha da büyüyen sevgi ve merhamet duygusunun, yeryüzündeki tüm canlılara dokunabileceğini anlamış.

Gecenin koyu lacivert olduğu ve yıldızların gökyüzünü süslediği bir vakitte üç arkadaş, eski köyde dinlenmek için yer bulmuş. Ulu Tilki onlara, geçmişin en eski masallarından birini anlatmaya başlamış. Masalda, umudu yitiren köy sakinlerinin, en karanlık anlarında bile sevgiye ve iyiliğe tutunarak nasıl yeniden hayata döndükleri söylenirmiş. Leyla, peri masalının etkisiyle yavaşça uykuya dalarken, zihninde o eski masalın kelimeleri yankılanmış “Sevgi, her zaman yolunu bulur…” Bu kelimeler, Leyla’nın kalbine kazınmış, onun büyüdükçe dünyayı daha güzel yerlere taşıyacağına dair inancını perçinlemiş.

Ertesi sabah, güneş altın ışıklarını bahçeye serdiğinde, Leyla, Peri ve yeni dostları Ulu Tilki, ormanın en yüksek tepesine doğru yürümüşler. Orada, devasa bir meşe ağacının altında, eski bir yazıt kazınmış haldeymiş. Yazıtta, “Gerçek sihir, sevginin ve paylaşımın gücünde yatar. Her kalpte bir yıldız, her gülümsemeyle aydınlanır,” yazılıymış. Leyla, gözleri parlayarak, “İşte, ben de anlıyorum en büyük sihir, sevgidir,” demiş. Peri, “İşte bu yüzden her zaman kalbini sevgiyle doldurmalısın Leyla. Çünkü sevgi, hayatın en güçlü büyüsüdür,” diye devam etmiş.

Ormandaki yolculukları, Leyla’ya cesaretin, sevginin ve dostluğun ne kadar kıymetli olduğunu öğretmiş. Her adımında, rüzgârın taşıdığı umut, kuşların söylediği şarkılar ve doğanın fısıldadığı sırlar, onun geleceğe dair umutlarını yeşertmiş. Bir gün, Leyla’nın kasabasına geri dönerken, içinde biriktirdiği bu güzel anıları, hikayeleri ve masalları herkese anlatmaya karar vermiş. Böylece, kocaman bir sevgi zinciri oluşturmuş kasabada yaşayan herkes, Leyla’nın anlattığı peri masallarında kendinden bir parça bulmuş.

Kasaba halkı, Leyla’nın her hikayesini dinledikçe, kalplerindeki acılar hafiflemiş, umutları yeniden canlanmış. Küçük çocuklar, Leyla’nın peri dostuyla yaşadığı maceraları dinleyip, büyüdüklerinde sevgi dolu ve merhametli olmanın önemini unutmamışlar. Leyla, her gün okula giderken, Peri’nin ona öğrettiği gibi, doğanın güzelliklerini, dostlukları ve insanların içindeki iyiliği fark edebilmiş. Çünkü artık onun dünyasında, en karanlık anlarda bile sevgi ışığı yolunu aydınlatırmış.

Böylece, Leyla’nın masalı, kasabanın en güzel masalı olarak nesilden nesile aktarılmaya başlanmış. Her gece, evlerin penceresinden sızan hafif ışıklarla, dedeler anlatır, büyükanneler gözlerinde umut parıltılarıyla, çocuklar ise uykuya dalmadan önce bu masalı dinlerlermiş. Leyla’nın ve Peri’nin hikayesi, insanlara her zorlukta, en küçük yürekte bile bir sihir saklı olduğunu, her kalbin sevgiyle dolduğunda dünyayı değiştirebileceğini hatırlatmış.

Ve böylece, her şey sevgiyle, umutla, dostlukla, merhametle ve paylaşımla güzelleşmiş Leyla ve Peri’nin macerası, yaşamın en değerli hazinesi olarak kalplerde yerini almış. Leyla’nın gülümsemesi, kasabadaki herkesin yüzüne neşe getirirken, Peri’nin sihirli değneği, her yere umut saçmaya devam etmiş. Masalın sonunda, küçük Leyla “Gerçek sihir, içimizde saklı olan sevgiden ve paylaşımın gücünden doğar” demiş ve bu söz, kalplerde kocaman bir sevgi çiçeği açmış. İşte, bu masal da mutlu sonla noktalanmış, herkesin yüreğinde sevgi ve umut dolu anılar bırakmış.

Masalın sonunda, Leyla hep hatırlamış: Sevgi, en güzel masallara ilham veren gerçek büyüdür. Ve o, büyüdükçe, sen de kalbindeki o sihri keşfederek, dünyayı daha renkli, daha güzel bir yer haline getireceksin. Böylece her şey, hep birlikte, mutluluk ve sevginin sonsuz dansıyla devam etmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş