En Güzel Hikayeler En Güzel Masal & Hikayeler Hepsi Tek Bir Sayfada

Keloğlan Masalları 5 Masalları Oku - Uyku Masalı

  • Masallar
  • Eklenme Tarihi: 26 Eylül 2023
  • Güncelleme Tarihi: 03 Nisan 2024

YouTube' dan Masal Dinleyebilirsiniz - Abone Olmayı Unutmayın! 😇



Lütfen abone olup bize
destek olun! 😇


Haydi, büyülü dünyamıza adım atalım. Masalımız şimdi başlıyor...


Keloğlan Masalları: Keloğlan ve Altın Elma

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, uzak bir ülkede Keloğlan adında bir çocuk yaşarmış. Keloğlan çok zeki, cesur ve meraklı bir çocukmuş ama saçları hiç çıkmamış. Bu yüzden herkes ona Keloğlan dermiş.

Keloğlan'ın annesi çok fakirmiş. Bir gün annesi ona "Oğlum, git pazara bir şeyler sat, para kazan da evimize ekmek alalım." demiş. Keloğlan da annesinin isteğini yerine getirmek için pazara gitmiş. Ama pazarda kimse onun sattığı şeylere ilgi göstermemiş. Çünkü herkes onun kel kafasına bakıp alay etmiş.

Keloğlan çok üzülmüş. "Keşke saçlarım olsa da kimse benimle dalga geçmese." diye düşünmüş. Tam o sırada pazarın ortasında bir ses duymuş:

"Kim ister altın elmayı? Kim ister altın elmayı? Bir ısırıkta dilek tut, gerçek olsun istediğin."

Keloğlan sesin geldiği yere doğru koşmuş. Orada bir adamın elinde parlayan bir elma görmüş. Adam da onu görünce "Sen istersin altın elmayı değil mi oğlum?" diye sormuş.

Keloğlan "Evet efendim, çok isterim." demiş.

Adam "Peki, ne karşılığında vereceksin bana?" diye sormuş.

Keloğlan "Elimdeki ne varsa vereyim efendim." demiş.

Adam "Tamam o zaman, ver bakalım." demiş.

Keloğlan elindeki eşyaları adama vermiş. Adam da ona altın elmayı uzatmış.

"Al oğlum, bu elma senin. Ama dikkatli ol, sadece bir dilek hakkın var. O yüzden iyi düşün de öyle ısır." demiş.

Keloğlan çok sevinmiş. Altın elmayı alıp koşarak uzaklaşmış. "Artık saçlarım olacak." diye düşünmüş.

Bir ağacın altına oturmuş ve altın elmayı ısırmaya hazırlanmış. Tam ısıracağı sırada ağacın tepesinden bir ses duymuş:

"Dur Keloğlan dur! Sakın o elmayı ısırma! O elma büyük bir tuzaktır!"

Keloğlan şaşırmış. Ağacın tepesine bakmış. Orada güzel bir kız oturuyormuş. Kızın saçları altından daha parlakmış.

"Sen kimsin?" diye sormuş Keloğlan.

"Ben Prenses Elif'im. Bu ülkenin kızıyım. Ama kötü bir cadı tarafından bu ağaca hapsedildim. O cadı pazarda altın elma satan adamdır. O elma da cadının büyüsüdür. Eğer ısırırsan sen de benim gibi ağaca dönüşürsün." demiş Prenses Elif.

Keloğlan çok korkmuş. Altın elmayı hemen yere atmış.

"Peki, seni nasıl kurtarabilirim?" diye sormuş Prenses Elif'e.

"Bunu ancak cadının sihirli değneğiyle yapabilirsin. Ama o değnek cadının sarayında, en yüksek kulede saklıdır. Oraya girmek çok zordur." demiş Prenses Elif.

Keloğlan "Olsun, ben seni kurtarmak için her şeyi yaparım. Bana yol göster, cadının sarayına nasıl gidebilirim?" demiş.

Prenses Elif de ona yol tarif etmiş. Keloğlan yola koyulmuş.

Cadının sarayına varmış. Ama sarayın kapısı büyük ve demirliymiş. Üstelik kapının önünde iki tane kocaman aslan bekliyormuş.

Keloğlan ne yapacağını şaşırmış. Tam geri dönecekken bir fikir gelmiş aklına. Cebinden çıkardığı bir kemikle aslanları oyalamış. Sonra da kapıyı açıp içeri girmiş.

Sarayın içi karanlık ve ürkütücüymüş. Keloğlan yüreğini toplayıp ilerlemiş. En sonunda en yüksek kuleye ulaşmış. Ama orada da başka bir engel bekliyormuş onu. Kuleye çıkan merdivenin basamakları yokmuş. Sadece bir ip sarkıyormuş.

Keloğlan "Bu da ne böyle?" diye hayret etmiş. Ama vazgeçmemiş. İpe tutunup yukarı tırmanmaya başlamış.

Tırmanırken birden ipin hareket ettiğini fark etmiş. Meğer ip de cadının büyüsüymüş. İp canlanmış ve Keloğlan'ı aşağı atmak istiyormuş.

Keloğlan çok zorlanmış ama ipi bırakmamış. Sonunda kuleye ulaşmış. Ama orada da cadı onu bekliyormuş.

Cadı "Sen kimsin? Buraya nasıl geldin? Ne istiyorsun?" diye bağırmış.

Keloğlan "Ben Keloğlan'ım. Buraya Prenses Elif'i kurtarmaya geldim. Senin sihirli değneğini alacağım." demiş.

Cadı "Ha ha ha! Sen mi Prenses Elif'i kurtaracaksın? Senin gibi kel bir çocuktan mı korkacağım? Hayal görüyorsun Keloğlan, hayal!" demiş ve gülmeye başlamış.

Keloğlan sinirlenmiş. Cadının elindeki sihirli değneği almaya çalışmış. Ama cadı onu itip savurmuş.

Keloğlan yere düşmüş. Cadı da onun üzerine yürümüş.

"Seni pişman edeceğim Keloğlan! Seni fare yapacağım!" diye bağırmış ve sihirli değneğiyle ona doğru sallamış.

Ama tam o sırada Keloğlan cebinden çıkardığı altın elmayı cadının suratına fırlatmış.

Cadı şaşırmış. Altın elmayı yakalamak için sihirli değneğini bırakmış.

Keloğlan hemen sihirli değneği kapmış ve cadıya doğru sallamış.

"Seni taş yapacağım cadı!" diye bağırmış.

Ve öyle de olmuş. Cadı bir anda taşa dönüşmüş.

Keloğlan sevinçle "Yaşasın! Cadıyı yendim!" diye haykırmış.

Sonra sihirli değnekle Prenses Elif'i ağaçtan kurtarmış.

Prenses Elif de çok mutlu olmuş. Keloğlan'a sarılıp "Sen benim kahramanımsın Keloğlan! Seni çok seviyorum!" demiş.

Keloğlan da ona "Ben de seni çok seviyorum Prenses Elif! Seninle evlenmek istiyorum!" demiş.

Prenses Elif de "Evet, evet, evet!" demiş.

Ve böylece Keloğlan ile Prenses Elif evlenmiş tam kırık gün kırk gece düğünleri sürmüş herkes gelmiş ve mutlu bir hayat sürmüşler.