En Güzel Hikayeler En Güzel Masal & Hikayeler Hepsi Tek Bir Sayfada

Güneştepesi Krallığı’nda Geçen Eğitici ve Öğretici Çocuk Masalı

  • Masallar
  • Eklenme Tarihi: 22 Ekim 2023
  • Güncelleme Tarihi: 17 Aralık 2025
Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı
Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - Masal Oku - Hikaye Oku
Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı

Uzak ülkelerin birinde, altın sarısı kumsallarla çevrili, gökyüzüne kadar uzanan dağların koruduğu, yemyeşil ormanlarla süslü bir krallık vardı. Bu krallığın adı Güneştepesi Krallığı’ydı. Güneş her sabah ilk önce bu krallığın üzerine doğar, her akşam da son kez bu krallığın üzerinden batardı. İnsanlar burada huzur içinde yaşar, tarlalarında çalışır, hayvanlarına iyi bakar, birbirlerine yardım ederlerdi.
Bu güzel krallığın bir de prensi vardı: Prens Doruk. Doruk, ne çok uzun ne de çok kısaydı saçları dalgalı kahverengi, gözleri deniz gibi masmaviydi. Ama onu asıl özel yapan şey, yakışıklılığı değil, çok çalışkan ve tertemiz bir kalbe sahip olmasıydı. Küçük yaşından beri kimseye yalan söylemez, kimsenin hakkını yemez, elinden geldiğince herkese yardım ederdi.
Diğer prenslerden farklıydı Doruk. Sarayda oturup bütün gün canı sıkılsın istemezdi. Sabahları gün doğarken uyanır, önce sarayın küçük bahçesini dolaşır, sonra da halkın arasına karışmak için şehre inerdi. Babası Kral Selim ve annesi Kraliçe Elif, onun bu hâlini çok sever, ama bazen de endişelenirlerdi.
“Doruk,” derdi Kral Selim, “sen bir prenssin, bu kadar yorulmana gerek yok.”
Doruk ise her seferinde aynı cevabı verirdi:
“Babacığım, krallığımın halini bilmezsem, halkımın dertlerini dinlemezsem nasıl iyi bir kral olabilirim? Ben çalışmadan hiçbir şeyin hak edilmediğini biliyorum.”
Doruk’un en iyi arkadaşı ise küçük bir serçeydi. Adı Pırpır’dı. Pırpır, gri ve kahverengi tüyleri, minicik gagasıyla her zaman Doruk’un omzunda ya da başında dolaşır, cıvıl cıvıl öterdi. Doruk’un kulağına bazen gördüğü şeyleri fısıldar, bazen de sadece şarkı söylerdi.
Bir gün Güneştepesi Krallığı’nda tuhaf bir şey olmaya başladı. Sabahları tarlalarda çalışan köylüler, akşam olunca evlerine yorgun ama mutlu dönerlerdi. Fakat son günlerde yüzlerinde garip bir endişe vardı. Çünkü tarlalarındaki buğdaylar bir anda solmaya başlamış, meyve ağaçlarının dalları kurumuş, dereden akan su da azalmıştı. Hayvanlar susuz kalıyor, tarlalar kuruyor, çocuklar bile oyun oynarken kaygılı gözlerle annelerine bakıyordu.
Kral Selim, bu duruma çok üzülmüştü. Sarayın büyük salonunda danışmanlarıyla toplantı yaparken Doruk da kapıdan gizlice dinliyordu. Danışmanlardan biri:
“Efendim,” dedi, “bu bir lanet olabilir. Belki de dağların arkasındaki Kara Orman’da yaşayan yaşlı cadı buna sebep oluyordur.”

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 2

Bir diğeri:
“Belki de başka krallıklar bizi kıskanıyor ve büyü yapıyorlardır,” diye ekledi.
Kral Selim ellerini başına götürdü:
“Ne yapacağımızı bilmiyorum. Eğer yağmurlar yağmaz, tarlalar tekrar yeşermezse halkımız aç kalır.”
Doruk, kapıdan içeri girdi.
“Baba,” dedi kararlı bir sesle, “izin ver, bu işi ben araştırayım. Gerekirse Kara Orman’a gider, bu kötülüğün sebebini bulurum.”
Kraliçe Elif hemen yanına koştu:
“Oğlum, Kara Orman tehlikelidir. Orada türlü yaratıklar, tuzaklar var. Seni kaybetmeye dayanamam.”
Doruk annesinin ellerini tuttu:
“Anneciğim, seni anlıyorum. Ama ben prensim. Çalışkan ve dürüst bir prens, halkı zor durumdayken sarayda oturamaz. Hem yalnız da değilim. Pırpır yanımda olacak.”

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 3

Pırpır, Doruk’un omzuna kondu, cıvıldayarak:
“Ben de varım, ben de varım!” dedi adeta.
Kral Selim, oğluna baktı. O bakışta hem gurur hem de endişe vardı.
“Peki,” dedi sonunda. “Ama bir söz ver. Ne olursa olsun dürüstlüğünden ve iyiliğinden vazgeçmeyeceksin. Zor da olsa, hep doğru olanı seçeceksin.”
Doruk başını salladı:
“Söz veriyorum babacığım.”
Ertesi sabah gün daha yeni doğarken, Doruk sırtına küçük bir çanta aldı. İçine biraz ekmek, peynir, su ve bir de babasının hediye ettiği pusulayı koydu. Krallığın kapısından çıkarken bütün halk onu uğurlamaya gelmişti. Kimisi dua ediyor, kimisi “Prensimiz bizi kurtaracak” diyordu.
Doruk ve Pırpır, orman yoluna girdiler. Başta her şey çok güzeldi. Kuşlar öter, çiçekler kokar, ağaçların gölgesi serinlik verirdi. Ama Kara Orman’a ne kadar yaklaştılarsa, ağaçlar o kadar sıklaştı, kuş sesleri azaldı, hava karardı. En sonunda gökyüzünü bile zor görür oldular.
Ormanın derinliklerinde yürürlerken, birden ince bir inleme sesi duydular.

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 4

“İmdat… Biri yardım etsin…”
Doruk hemen sesin geldiği yöne koştu. Küçük bir tilki, ayağı sıkışmış halde bir kaya ile kuru dalın arasında kalmıştı. Gözleri korku doluydu.
“Lütfen, beni buradan kurtar,” dedi tilki. “Saatlerdir buradayım.”
Pırpır, Doruk’un kulağına fısıldadı:
“Dikkatli ol Doruk, tilkiler çok kurnazdır. Seni kandırabilir.”
Doruk düşünceli bir şekilde başını salladı:
“Evet, kurnaz olabilirler. Ama şimdi yardıma ihtiyacı var. Ben çalışkan olacağım diye sadece tarlada, sarayda mı çalışacağım? Bazen iyi olmak için de çaba harcamak gerekir. Hem ben kimseye kötülük yapmadım, içim rahat.”
Doruk bütün gücüyle kuru dalı kaldırdı, taşı itti. Ter içinde kalmıştı, elleri acımıştı ama sonunda tilkiyi kurtardı. Tilki ayağa kalktı, topallayarak yürümeye çalıştı.
“Teşekkür ederim prens,” dedi. “Benim adım Kıvrak. Senin bu ormanda ne işin var?”

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 5

Doruk olan biteni anlattı. Tarlaların kurumasını, yağmurların kesilmesini, halkın sıkıntı içinde oluşunu, Kara Orman’daki cadıdan şüphelenildiğini… Sonunda da:
“Cadıyı bulup konuşmak istiyorum,” dedi. “Eğer bu işi o yaptıysa, bunu durdurmasını isteyeceğim.”
Kıvrak başını salladı:
“Cadı kötü biri değildir aslında,” dedi. “Ama haksızlığa dayanamaz. Belki de birileri ona yalan söylemiştir. İstersen sana yol gösterebilirim. Sen beni kurtardın, ben de sana yardım edeyim.”
Pırpır hâlâ şüpheliydi ama Doruk dürüstçe içinden geçenleri söyledi:
“Sana güvenmek istiyorum Kıvrak. Çünkü kimseye kötülük yapmayı sevmem. Eğer bana yalan söylersen üzülürüm ama yine de doğru olanı yapmaktan vazgeçmem.”
Kıvrak, Doruk’un bu sözlerine şaşırdı. Onu kandırmak aklından bile geçmemişti zaten, ama şimdi içi daha da ısındı.
“Endişe etme prens,” dedi. “Sana dürüstçe yol göstereceğim.”
Üçü birlikte yürümeye başladılar. Yorulduklarında kısa molalar veriyor, Doruk çantasındaki ekmeği, peyniri Kıvrak ve Pırpır’la paylaşıyordu. Günler böyle geçti. Sonunda ormanın en karanlık yerine vardılar. Orada, eğri büğrü ağaçların ortasında, bacasından ince gri duman tüten eski bir kulübe gördüler.

Kulübenin kapısında, sırtı hafif kambur, uzun gri saçlı, mor pelerinli bir kadın duruyordu. Gözleri zeki, ama yorgundu. Bu, Kara Orman’ın cadısıydı. Onları çoktan fark etmiş, uzaktan izlemişti.
“Hoş geldiniz,” dedi ince ama kararlı bir sesle. “Biliyorum neden geldiniz. Herkes beni suçluyor, değil mi? Tarlalar kurudu, yağmurlar kesildi diye…”
Doruk, derin bir nefes aldı:
“Evet… Krallığımda böyle konuşuluyor,” dedi. “Ama ben kimseyi görmeden suçlamak istemedim. Onun için bizzat gelip sizinle konuşmak istedim. Eğer bu kötülüğün sebebi sizseniz, lütfen durdurun. Değilseniz de, bize ne olduğunu anlatın ki çözüm bulalım.”
Cadı, Doruk’a uzun uzun baktı.
“Genelde insanlar beni görür görmez bağırır, kaçar,” dedi. “Sen ise nezaketle konuşuyorsun. Demek ki düşündüğüm kadar kötü değilsiniz. Dinleyin öyleyse. Ne yaparsam yapayım, her zaman suç benim sanılır. Ama bu sefer gerçekten ben bir büyü yaptım. Fakat kötü niyetle değildi.”
Doruk’un kaşları hafifçe çatıldı.
“Büyü yaptığınızı kabul ediyorsunuz,” dedi. “Peki neden? Halkımın tarlaları kurudu, hayvanlar susuz kaldı. Bu çok büyük bir zarar.”
Cadı iç çekti:

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 7

“Yıllar önce Güneştepesi Krallığı’nda yaşayan bazı tüccarlar, ormandan izinsiz, yüzlerce ağacı kesti. Hayvanların yuvaları bozuldu, küçük yavrular yuvasız kaldı. Ben Tabiatın Koruyucusu olarak uyarılar gönderdim rüzgârlarla mesaj yolladım, gökyüzünü hafifçe kararttım, ama kimse anlamadı. En sonunda, ‘İnsanlar doğaya verdikleri zararı görmezse, asla ders almayacaklar’ diyerek, kısa süreli bir kuraklık büyüsü yaptım. Aslında tam tarlaların zarar göreceği anda yağmuru geri getirecektim. Ama bir hata oldu, büyü kontrolümden çıktı. Şimdi ben de yağmuru geri çağıramıyorum.”
Doruk, cadının gözlerinde pişmanlığı gördü.
“Yani siz, kötülük olsun diye değil, ders olsun diye yapmıştınız,” dedi. “Ama sonuçta hem doğa hem insanlar zarar gördü. O halde şimdi birlikte çözüm bulmalıyız. Ben bir prens olarak hatalarımızı kabul etmeye hazırım. Yapmamız gereken ne varsa, çalışarak yapalım.”
Cadı, bu kadar dürüst davranan bir prens beklemiyordu.
“Çoğu insan hemen beni suçlar, ‘sen yaptın, sen düzelt’ derdi,” dedi. “Ama sen kendi payına düşen hatayı da görüyorsun. Peki, o zaman şöyle yapalım: Büyüyü tamamen bozmak için, insanların da doğaya saygı göstereceklerini kanıtlamaları gerekiyor. Üç görev var:
Bir: Ormanda kesilmiş ağaçların yerine en az elli fidan dikilecek.
İki: Deredeki suyun yolunu tıkayan taşlar ve çöpler temizlenecek.
Üç: Krallığın meydanında, herkesin görebileceği bir yere, ‘Doğa bizim evimizdir, ona iyi bakmalıyız’ yazılı bir taş dikilecek. Bunu yaparsanız, ben de kendi gücümle yağmurları geri getireceğim.”
Doruk başını eğdi, sonra gururla düzeltti:

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 8

“Bu görevler zor değil, çalışarak hepsini yapabiliriz,” dedi. “Ama halkıma asla yalan söylemem. Her şeyi olduğu gibi anlatacağım.”
Cadı başını salladı:
“İşte bu yüzden seni sevdim, Prens Doruk. Dürüstlük ve çalışkanlık, en büyük büyüdür aslında.”
Doruk, Pırpır ve Kıvrak hemen krallığa geri döndü. Uzun yolculuktan sonra sarayın kapısına vardıklarında herkes onları merakla karşıladı. Kral Selim ve Kraliçe Elif sarayın merdivenlerinden aşağı inerek oğullarına sarıldılar.
Kral Selim:
“Ne öğrendin oğlum?” diye sordu. “Cadı mı yaptı bütün bunları?”
Doruk hiç tereddüt etmeden, olan her şeyi tek tek anlattı. Ne cadıyı suçladı, ne de kendi halkını masum göstermeye çalıştı. Doğaya verilen zararı, cadının niyetini, büyünün kontrolden çıkışını ve üç görevi dürüstçe açıkladı.
Halk önce şaşırdı. Bazıları:
“Biz mi hata yaptık yani?” dedi.

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 9

Ama Doruk onlara dönüp yumuşak ama kararlı bir sesle konuştu:
“Hepimiz bazen fark etmeden hata yapabiliriz. Önemli olan hatamızla yüzleşmek, çalışarak onu düzeltmek ve bir daha tekrarlamamaktır. Eğer şimdi doğaya iyi davranır, ağaç diker, deremizi temizlersek, hem yağmurlar geri dönecek hem de herkes için daha güzel bir krallık olacak.”
Doruk söz verdiği için, ertesi sabah halkıyla birlikte tarlalara ve ormana gitti. Prens olmasına rağmen, eline kürek alıp toprağı eşeledi, fidan dikti. Ellerine çamur bulaştı, sırtı ter içinde kaldı ama şikâyet etmedi. Küçük çocuklar onun gibi çalışkan olmak için yarıştı. Kıvrak, dalların arasından geçip uygun yerler gösterdi Pırpır da tohumların etrafında uçarak şarkılar söyledi.
Sonra dereye gittiler. Doruk ayakkabılarını çıkarıp suya girdi, taşları ve çöpleri teker teker dışarı çıkardı. Halk da ona katıldı kocaman taşlar bile hep birlikte çalışarak kenara çekildi. Bir süre sonra dere yeniden coşkuyla akmaya başladı, suyu berraklaştı.
Son olarak, ustalar büyük bir taş bloğu kesip krallığın meydanına getirdiler. Taşın üzerine büyük harflerle şu cümleyi yazdılar:
“DOĞA BİZİM EVİMİZDİR, ONA İYİ BAKMALIYIZ.”
Doruk, taşın yanına küçük bir ağaç fidanı daha dikti ve:
“Bu ağaç büyüdükçe, sözümüz de güçlenecek,” dedi.
Hepsi tamamlandığında, Kara Orman’daki cadı ellerini gökyüzüne kaldırdı. Mırıldanarak eski bir dilde sözler söyledi. Gök gürledi, bulutlar toplandı. Herkes başını gökyüzüne kaldırmıştı. Birkaç saniye sonra, gökyüzünden ince damlalar düşmeye başladı. Sonra yağmur hızlandı, tarlalara, çatılara, yapraklara sevinçle vurdu. Çocuklar yağmurun altında gülerek zıplıyor, çiftçiler tarlalarına koşup toprağın suyu içişini izliyordu.

Çalışkan ve Dürüst Prens Doruk’un Güneştepesi Krallığı Masalı - 10

Kral Selim, oğluna sevgiyle baktı:
“Doruk,” dedi, “sen sadece bir prens değil, aynı zamanda adaletli, çalışkan ve dürüst bir lidersin. Bir gün bu krallığı sana gönül rahatlığıyla emanet edeceğim.”
Cadı ise uzaktan, bir ağaç gövdesine yaslanmış, gülümseyerek izliyordu. İçinden:
“Demek hâlâ iyi insanlar var,” diye geçirdi. “Bu prens, krallığını güzel günlere götürecek.”
O günden sonra Güneştepesi Krallığı’nda kimse doğaya zarar vermemeye dikkat etti. Ağaç kesmek gerekirse yerine yeni fidanlar diktiler, dereleri temiz tuttular, hayvanlara iyi baktılar. Ve her yağmur yağdığında çocuklar:
“Bu yağmur, çalışkan ve dürüst prensimiz Doruk’un hediyesi,” derdi.
Prens Doruk ise ne sarayında tembellik etti, ne de ünüyle övündü. Her sabah erkenden kalkıp halkının arasına karıştı, onlarla birlikte çalıştı, dertlerini dinledi, sorunları dürüstçe çözdü. Kalbindeki iyilik ve yüzündeki gülümseme hiç eksilmedi.
Ve böylece, çalışkan ve dürüst prens Doruk’un krallığında, hem insanlar hem ağaçlar hem de hayvanlar uzun yıllar boyunca mutlu ve huzur içinde yaşadılar. Güneş her sabah yine önce onların üzerine doğdu, her akşam da son kez onların üzerinden batarken, gökyüzü sanki şu sözleri fısıldıyordu:
“Çalışan, dürüst ve iyi kalpli olanların dünyası hep aydınlık kalır.”