

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, uyku zamanı yaklaşan sakin bir kasabada, minik bir kız çocuğu olan Elif yaşarmış. Elif’in en güzel vakti gece olmuş çünkü o zaman annesi ona pencereden sızan yumuşak ay ışığının odayı süslediğini, minik yıldızların pencerede dans ettiğini ve uyku masalları fısıldadığını düşünürmüş. Her gece, Elif yatağına yattığında, kalbi umut ve merakla dolarmış çünkü her uyku, ona rüya dünyasında yeni maceralar yaşatırmış.
Bir gece, Elif masal rüyasına dalmadan önce rengarenk bir uçurtmanın odasının içinde belirdiğini fark etmiş. Uçurtma ne sıradan ne de yelkenliymiş onun üzerinde parlayan bir harita ve “Ayışığı Ormanı” yazan bir yazı varmış. Merakına yenilen Elif, uçurtmanın fısıldadığı masalsı sesi dinlemek istemiş. Uçurtma ona, “Gel Elif, bu gece senin için özel bir görevim var. Ay ışığının ve yıldızların rehberliğinde, büyülü Ayışığı Ormanı’na gitmek ve oradaki huzur dolu sırları keşfetmek üzere yola çıkacağız” demiş.

Elif, hafifçe titreyen heyecanıyla yatağından kalkmış ve uçurtmanın sihirli gücüyle yumuşak bir parlaklıkla odadan çıkmış. Gözlerini açtığında kendini kocaman, ışıltılı ağaçların ve rengarenk çiçeklerin arasında, hayal gücünün sınırlarını zorlayan Ayışığı Ormanı’nda bulmuş. Orman, gecenin karanlığında bile parıldıyor, minik ateşböcekleri etrafta neşeyle uçuşuyor, ve uzaklarda ninni söyleyen rüzgarın sesi yankılanıyormuş.
Yolculuğun ilk adımında, Elif ormanın bekçisi olan minik, sevimli bir tilki olan Liko ile karşılaşmış. Liko, zümrüt gözleri ve yumuşak kürküyle Elif’e gülümseyerek, “Hoş geldin, cesur misafir. Senin kalbinde sevgi ve merak parlıyor. Gel, sana bu ormanın sırlarını anlatayım” demiş. Liko, Elif’i ormanın en yüksek tepesine götürmüş oradan altında uzanan uçsuz bucaksız çiçek tarlaları, pırıl pırıl akan dere ve pırıldayan minik göletler tüm ihtişamıyla gözler önüne serilmiş. “Bu orman, uyku masallarının başlangıcının saklı olduğu yerdir” diyerek, “Her çiçek, her ağaç, ve hatta her yaprak bir hikaye saklar” diye eklemiş.

Elif, ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe, karşısına deneyimli ve bilge bir baykuş çıkmış. Baykuşun adı Mert olmuş uzun, yumuşak tüyleri ve bilge bakışları, her zaman güven verir nitelikteymiş. Mert, “Ey küçük dost, sen bu güzel ormanda uyku ve huzurun gücünü hissetmektesin. Gel, sana geceyi nasıl kucaklayacağını ve kalbini nasıl dinleyeceğini anlatayım” demiş. Baykuş, Elif’e rüzgarla dans eden yaprakların hikayesini, yıldızların gökyüzünde nasıl sohbet ettiğini, ve gökte asılı duran ay’ın, geceleri hepimize umut ve sevgi dağıttığını anlatmış. Elif, Mert’in sözlerini dinledikçe kalbinin ne kadar cesur ve sevgi dolu olduğunu fark etmiş.

Ormanın derinliklerinde ilerlerken, Elif ve yeni arkadaşları Liko, Mert ve uçurtma, minik bir dere kenarına gelmişler. Derede, su perileri dans ediyormuş suyun üzerinde beliren ince bir sisle birlikte, periler suyun içinde yıldız tozlarından yollar oluşturuyorlarmış. Su perilerinin lideri, adını Zümra koymuş. Zümra, Elif’e sevgiyle bakarak, “Bu ormanda herkesin bir hikayesi, bir düşü var. Sen de kalbinin sesini dinlersen, en güzel masalları bulacaksın” demiş. Su perileri, Elif’e bakarak ellerini suya tutturmuşlar ve birlikte suya yansıyan ay ışığı altında küçük bir dansa başlamışlar. Bu dans, Elif’in zihin ve kalbinde sihirli bir huzur bırakmış sanki tüm evren, uyku masallarının en güzel melodisini fısıldarmış.

Yolculukları sırasında, deniz kenarında yaşayan ve geceleri dalgaların serin şarkısını söyleyen minik bir kaplumbağa, Elif’e hayatın akışının ne kadar değerli olduğunu anlatmış. Kaplumbağa, “Her adımında, senin içindeki ışığın parlamasına izin ver. Unutma, her gece yeni bir umut getirir ve her sabah yepyeni bir güne merhaba der” demiş. Elif, kaplumbağanın yavaş ama emin adımlarını izlerken, sabrın, sevginin ve doğanın mucizelerini kalbine kazımış.

Ay ışığı yavaş yavaş gökyüzünde en yüksek noktasına çıkarken, ormanın derinliklerine doğru yürüyen grup, en son duracakları yere varmış: Yıldız Çiçeği Bağı. Bu büyülü bahçede, gezegenlerin, ayın ve yıldızların enerjisini toplayan rengarenk çiçekler açmış. Her çiçek, minik bir dilek taşıyormuş çocukların minnet ve sevgiyle adadıkları dileklerin, bu bahçede yankı bulduğu söylenirmiş. Elif, ellerini açıp gözlerini kapatmış, kalbinde sakladığı en tatlı dileği fısıldamış: “Geceyi ve gündüzü, sevgiyle, neşeyle ve huzurla dolduracak bir dünya.” Dileği, yıldızların ışığıyla bütünleşmiş, çiçeklerin kokusu etrafa yayılmış.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, Elif yavaş yavaş uykuya dalmak üzere hislerini toplarken, Liko, Mert, Zümra, kaplumbağa ve uçurtma ona veda etmeye başlamışlar. Hepsi, bu ormanın ve masalın bir parçası oldukları için ayrı ayrı teşekkür edip, “Her zaman seni bekleriz, sevgili Elif. Gecenin sessizliğinde, seni kucaklayacak yeni maceralar hep var olacak” demişler. Ay ışığının altında uykuya dalan Elif, gözlerini kapatırken bir yandan da rüyasında bu eşsiz ormanı, canlı arkadaşlarını ve öğrenilmiş yaşam derslerini canlandırmaya başlamış.

Rüyasında, Elif uyku perisinin kanatlarında hafifçe uçarken, her bir macerasının ardında uyandırıcı bir ders gizli olduğunu fark etmiş. Kaygıları, üzgün anları hepsi, sonunda mutlu bir sona kavuştuğunu anlamış çünkü ormanın sakinleri ona, her karanlık anın ardından umut dolu bir sabahın geleceğini fısıldamış. O gece, Elif uykuya dalarken, yüzünde huzurlu bir gülümseme, kalbinde ise sevinç ve şefkatle dolu anılar taşıyarak derin bir dinginliğe kavuşmuş.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Elif uyandığında, masalsı rüyasının verdiği sıcaklık ve sevgi dolu hisle yeniden güler yüzle gününe başlamış. O günden sonra, her gece uyumadan hemen önce, kalbinin derinliklerine bakıp, ormanda yaşadığı o büyülü maceranın hatırasını canlandırmış. Çünkü bilirmiş ki, gerçek masallar, hayallerin ve sevginin birleştiği yerde saklıymış. Ve her yeni gece, onun için yepyeni, umut dolu bir maceranın başlangıcı olmuş.

İşte böylece, minik Elif’in masalsı yolculuğu, kalplerini ısıtan, uykuya dalan her çocuğa, sevgi, merak ve hayal gücüyle dolu yeni bir günün umutlarını fısıldamaya devam etmiş. Her gece, uyku zamanı geldiğinde, gözlerini kapayan tüm çocuklar, aynen Elif gibi, kalplerinde taşıdıkları sevgi ve hayal gücüyle masal diyarına doğru yol alırlarmış. Ve masal her zaman mutlu sonla bitermiş çünkü gerçek sevgi ve umut, her zaman karanlığın içinden en parlak ışığı çıkarırmış.
Arkadaşlarınla Paylaş