Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, dünyanın en uzak köşelerinden birinde, hiç kimsenin kolayca ulaşamayacağı kadar derin ve gizemli bir orman varmış. Bu ormana insanlar nadiren girermiş çünkü orası, hayvanların krallığı olarak bilinirmiş. Ormanın içinde birbirinden farklı yüzlerce hayvan türü barış içinde yaşarmış. Orman, kuşların cıvıltısıyla uyanır, kelebeklerin renkli kanatlarıyla süslenir ve derin ağaçların fısıltılarıyla geceleri sessizliğe bürünürmüş.
Bu ormanın kralı, büyük, bilge ve güçlü bir aslanmış. Adı Aslan Arslan’mış. Arslan, hayvanlar arasında adaleti ve barışı sağlamakla görevliymiş. Ormanın her köşesindeki hayvanlar ona saygı gösterir, sorunlarını ona getirirmiş. Aslan Arslan da her zaman hayvanlar arasında adil kararlar verir, kimin haklı kimin haksız olduğunu dikkatle incelermiş.
Bir gün, ormanın derinliklerinde yaşayan genç bir kaplumbağa, adı Tospik, büyük bir hayal kırıklığı içinde Aslan Arslan’a doğru yola çıkmış. Tospik yavaş ama kararlı adımlarla ilerlerken, diğer hayvanlar ona ne olduğunu sormuşlar ama o sessiz kalmış. Sonunda Tospik, Aslan Arslan’ın huzuruna çıkmış. Aslan ona ne derdi olduğunu sormuş.
"Saygıdeğer kralım," demiş Tospik. "Beni dinlerseniz, çok üzgünüm çünkü ben diğer hayvanlar gibi hızlı ve güçlü değilim. Uçmayı bilmiyorum, koşmayı bilmiyorum. Bu yüzden hep dışlanıyorum ve yalnız kalıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum."
Aslan Arslan, Tospik’i dikkatle dinlemiş ve ona anlayışla bakmış. "Tospik," demiş. "Hepimiz birbirimizden farklıyız. Sen yavaş olabilirsin ama bu senin değersiz olduğun anlamına gelmez. Her hayvanın bu ormanda bir rolü var. Senin de çok özel bir rolün olabilir. Sabırlı ol ve kendine güven."
Tospik, Aslan Arslan’ın bu sözlerinden biraz teselli bulmuş ama yine de hala üzgünmüş. Kendini diğer hayvanlardan farklı hissediyormuş ve bu fark onu derinden yaralıyormuş.
Ertesi sabah, Tospik ormanda gezintiye çıkmış. Yavaşça yürürken, bir tavşan ona doğru koşarak gelmiş. Tavşan nefes nefese kalmış bir halde, "Tospik! Büyük bir sorun var!" diye bağırmış. "Ormanın derinliklerinde bir felaket var!"
Tospik ne olduğunu sormadan hemen harekete geçmiş. Tavşan önde, Tospik arkada, birlikte ormanın derinlerine doğru yol almışlar. Yolda onlara diğer hayvanlar da katılmış; kuşlar havadan uçarak eşlik etmiş, sincaplar ağaçlardan atlayarak yollarına devam etmiş. Ormanın derinliklerine ulaştıklarında, büyük bir gölün yanında durmuşlar.
Gölün içinde, kocaman ve korkutucu bir yılan duruyormuş. Yılanın gözleri kısık, dişleri keskin ve vücudu gölün etrafına dolanmış. Diğer hayvanlar korku içinde geri çekilmişler çünkü yılan çok güçlüymüş ve gölü koruyormuş. Ancak bu gölde, ormandaki tüm hayvanların su içmesi gerekiyormuş ve göl kuruyacak olursa, ormandaki hayat sona erebilirmiş.
"Ne yapacağız?" diye fısıldamış sincaplardan biri. "Yılan gölü ele geçirdi ve hiçbirimiz ona karşı duramayız."
O sırada Tospik, gölün kenarına doğru yavaşça ilerlemiş. Diğer hayvanlar onun bu cesur hareketine şaşırmışlar. "Tospik, geri dön! O çok tehlikeli!" diye bağırmış tavşan. Ama Tospik durmamış.
Yılan, Tospik’i gördüğünde sinsi bir şekilde gülümsemiş. "Ne yapıyorsun küçük kaplumbağa?" diye hırlamış yılan. "Bana meydan mı okuyorsun?"
Tospik yavaşça yılanın karşısına geçmiş. "Ben sadece adil olmak istiyorum," demiş Tospik sakin bir sesle. "Bu göl, sadece senin değil. Tüm hayvanların suya ihtiyacı var. Hepimiz bu ormanda barış içinde yaşamalıyız."
Yılan bir an duraksamış ve Tospik’in cesaretine hayret etmiş. Yılan güçlü olmasına rağmen, Tospik’in bu cesareti onu şaşırtmış ve düşündürmüş. "Bu kadar küçük ve yavaş bir hayvanın bu kadar cesur olabileceğini düşünmezdim," demiş yılan. "Ama bu, beni korkutmaya yetmez."
Tospik gözlerini yılanın gözlerine dikmiş ve hiç korku göstermemiş. "Güç, her zaman hızla ya da büyüklükle ölçülmez," demiş. "Gerçek güç, doğru olanı savunabilme cesaretinde yatar. Eğer bu gölde herkese yetecek kadar su varsa, neden paylaşmıyoruz? Sen de susuz kalmayacaksın, biz de kalmayacağız. Hepimiz barış içinde yaşayabiliriz."
Yılan bir süre sessiz kalmış ve sonunda içini çekmiş. "Belki de haklısın," demiş. "Belki de bu gölü sadece kendim için kullanmak bencilce bir davranış. Ama ben de hayatta kalmak zorundayım."
Tospik gülümsemiş. "Hepimiz hayatta kalmak zorundayız," demiş. "Ama bunu birlikte yapabiliriz."
Yılan, Tospik’in söylediklerini düşünmüş ve sonunda gölü diğer hayvanlarla paylaşmaya razı olmuş. O günden sonra, yılan da diğer hayvanlar gibi gölü kullanmaya başlamış, ama artık gölü tek başına kontrol etmeye çalışmamış. Diğer hayvanlar da yılanla birlikte barış içinde yaşamaya devam etmişler.
Tospik’in bu cesareti ormandaki tüm hayvanlar arasında hızla yayılmış. Artık kimse onu yavaş olduğu için küçümsememiş, tam tersine, Tospik’in cesareti ve bilgece yaklaşımı diğer hayvanlar için bir örnek olmuş. Aslan Arslan, Tospik’i bir kahraman ilan etmiş ve onu ormanın onur üyelerinden biri yapmış.
Böylece, ormandaki hayvanlar arasında daha da güçlü bir bağ kurulmuş. Her hayvan, kendi yeteneklerinin farkına varmış ve başkalarına saygı göstermeyi öğrenmiş. Tospik, her ne kadar yavaş olsa da, onun cesareti ve doğru olanı savunma gücü, onu ormandaki en değerli hayvanlardan biri yapmış.
Ormanda, tüm hayvanlar barış ve mutluluk içinde yaşamaya devam etmişler. Herkes birbirine saygı göstermiş, birbirinin farklılıklarını kabul etmiş. Ve o orman, sonsuza kadar mutlu bir şekilde var olmaya devam etmiş.
Gökten üç elma düşmüş: biri masalı yazan Masalcı Teyze’ ye, biri bu güzel masalı okuyanlara, biri de Tospik gibi cesur ve bilge olanlara...
Arkadaşlarınla Paylaş