

Can ve küçük kız kardeşi Elif, sabah güneşinin pencereden içeri süzüldüğü neşeli bir güne gözlerini açtılar. Masmavi pijamalarını giyip saçlarını tarayarak “Bugün ne yapacağız, Can?” diye sordı Elif heyecanla. Can, kardeşinin elini tutup “Bakalım annemizin sürprizi neymiş!” dedi. Ailenin huzurlu evi, mutfakta pişen taze ekmek kokusuyla doluydu. Anne ve baba da hazırladıkları piknik sepetini kontrol ediyorlardı. Birlikte bahçeye çıktılar çiçekler rengârenkti, kuşlar cıvıldıyor, toprak mis gibi kokuyordu.
Anne, masanın üzerine yerleştirdiği haritayı göstererek “Sizlere bir macera hazırladım. Bu harita, Bahar Ormanı’nı gösteriyor. Orada sizi bekleyen küçük bir sincap ve yeni keşifler var!” dedi. Can ile Elif’in gözleri parladı. Hemen en sevdikleri sandviçleri ve meyveleri sepetlerine yerleştirip anne, baba ve kardeşler yola koyuldular. Yolda Can, Elif’e dikkatli yürümeleri gerektiğini söyledi. Elif de “Tamam ama keşke uçabilsek!” diye cevap verdi. Can gülerek “Hayal gücümüzle her şeyi yapabiliriz!” dedi.
Anne, masanın üzerine yerleştirdiği haritayı göstererek “Sizlere bir macera hazırladım. Bu harita, Bahar Ormanı’nı gösteriyor. Orada sizi bekleyen küçük bir sincap ve yeni keşifler var!” dedi. Can ile Elif’in gözleri parladı. Hemen en sevdikleri sandviçleri ve meyveleri sepetlerine yerleştirip anne, baba ve kardeşler yola koyuldular. Yolda Can, Elif’e dikkatli yürümeleri gerektiğini söyledi. Elif de “Tamam ama keşke uçabilsek!” diye cevap verdi. Can gülerek “Hayal gücümüzle her şeyi yapabiliriz!” dedi.

Kısa bir yürüyüşün ardından rengârenk kelebeklerle dolu bir açıklığa geldiler. Elif, bir kelebeği nazikçe avucuna koydu ve “Ne kadar güzel!” diye mırıldandı. Can, kelebeğin kanatlarındaki desenleri saydı: “Bir, iki, üç, dört… Her desen farklı renkte.” Böylece Elif, saymayı ve renkleri öğrenmeye başladı. Anne onlara doğadaki dengeyi anlatarak “Kelebekler çiçeklerin tozlaşmasına yardım eder. Bir kelebeğin bile ne kadar önemli olduğunu görüyor musunuz?” diye sordu. Can ve Elif başlarını salladı: “Evet, çok önemliymiş!”
Yolun devamında kocaman bir meşe ağacına vardılar. Ağacın kovuğundan gelen kısık bir sesle irkildiler. “Merhaba! Ben Misket Sincap,” dedi tüylü küçük bir sincap başını çıkararak. Kuyruğunu sallayıp “Fındıklarımı ormanda oynarken kaybettim ve eve gidemiyorum. Bana yardım eder misiniz?” diye ekledi. Elif dayanamadı, “Tabii ki! Sincap dostumuza yardım edelim!” diye heyecanlandı. Can da yüreklendi: “Önce nereye bakmamız gerektiğini öğrenelim.”
Yolun devamında kocaman bir meşe ağacına vardılar. Ağacın kovuğundan gelen kısık bir sesle irkildiler. “Merhaba! Ben Misket Sincap,” dedi tüylü küçük bir sincap başını çıkararak. Kuyruğunu sallayıp “Fındıklarımı ormanda oynarken kaybettim ve eve gidemiyorum. Bana yardım eder misiniz?” diye ekledi. Elif dayanamadı, “Tabii ki! Sincap dostumuza yardım edelim!” diye heyecanlandı. Can da yüreklendi: “Önce nereye bakmamız gerektiğini öğrenelim.”

Misket Sincap, haritayı göstererek “Fındıklar genellikle meşe palamutlarının çevresine düşer. Haritada işaretli yere gidelim!” dedi. Aile hemen iş birliği yaptı: Baba, haritayı gözden geçirdi, anne su ve atıştırmalıkları hazırladı. Can, Elif’e “Yönümüzü bulmak için güneşe bakabiliriz,” dedi. Elif de “Evet, güneş doğudan doğar ve batıdan batar!” diyerek yön bulmayı öğrendi.

Bahar Ormanı’nın derinliklerinde ilerlerken minik canlılarla karşılaştılar: Bir karınca kafilesi, bir uğur böceği, dallarda şarkı söyleyen kuşlar… Her gördüklerinde durup merakla izlediler. Anne, “Doğa, sayısız varlıkla dolu. Hepsi ekosistemin bir parçası,” diyerek çocuklara doğadaki çeşitliliği anlattı. Elif bir karıncaya uzaktan bakarak “Karıncalar çok çalışkanmış,” dedi. Can, “Ekmek kırıntılarını da onlarla paylaşıp ne kadar güçlü bir ekip çalışması yaptıklarını görebiliriz,” diye ekledi. O sırada Can, elindeki ekmek kırıntısını karıncalara bıraktı. Karıncalar, hızlıca ekmeği alıp sırtlarında taşıyınca çocuklar alkışladı.

Bir süre daha yürüyüp haritada işaretli yere geldiklerinde yerde minik delikler ve çimenlerin arasında birkaç palamut gördüler. Misket Sincap sevinçle “Fındıklar bunlar! Ne kadar bulduğunuz için teşekkür ederim!” dedi. Fındıkları bir kese içine koymaya başladılar. Elif sordu: “Sincaplar neden fındık toplar?” Baba cevapladı: “Sincaplar kış için yiyecek depolarlar. Böylece kar yağdığında yiyecek bulmakta zorlanmazlar.” Can da ekledi: “Bu planlama örneği bize geleceğe hazırlıklı olmanın önemini gösteriyor.”

Fındık torbası dolunca Misket Sincap, “Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum,” dedi. Anne gülerek “En büyük teşekkür doğaya ve sevdiklerimize saygı göstermek,” dedi. Elif, “Doğadaki canlılarla arkadaşlık çok güzeldi,” diye fısıldadı. Misket Sincap kuyruk sallayarak, “Arkadaşlık paylaştıkça büyür. İstediğiniz zaman beni ziyarete gelin,” diye davet etti. Böylece çocuklar doğada sorumluluk almayı, iş birliği yapmayı ve küçük dostlara yardım etmeyi öğrenmiş oldular.

Dönüş yolunda, ormanın bitimindeki küçük bir gölete rastladılar. Suyun üzerinde yüzen nilüfer çiçekleri ve oynayan küçük balıklar vardı. Elif, suya çakıl taşları atarak “Bak köprüyü nasıl sallandırıyorum!” diye neşeyle bağırdı. Can ise suyun altındaki minik balıkları göstererek “Balıklar su bitkileriyle beslenir ve suyu temiz tutarlar,” diye anlattı. Böylece çocuklar ekolojik döngüyü de keşfettiler. Anne “Su hayat demektir. İçindeki canlıları ve bitkileri korumalıyız,” dedi. Herkes başını sallayarak suya hayran kaldı.

Eve döndüklerinde akşam güneşi ufukta kaybolmaya başlamıştı. Baba mangalı yakmış, anne masayı taze salata, ızgara sebze ve sandviçlerle donatmıştı. Can ve Elif, bahçedeki uzun uzun yürüdükleri günü düşünürken, anneden öğrendikleri değerlerin önemini yan yana sıraladılar: Doğayı korumak, arkadaşlarına yardım etmek, takım çalışması, geleceğe hazırlık ve hayal gücünü kullanmak. Elif minik parmaklarıyla saydı: “Bir, doğa iki, arkadaşlık üç, iş birliği dört, planlama beş, hayal gücü!” Can gülerek “Tam beş harika ders!” dedi.

Yemekten sonra aile, bahçedeki minderlere uzanıp yıldızları izledi. Anne, “Gökyüzündeki yıldızlar da bir ailenin parçası gibidir. Bir arada olduklarında daha parlak görünürler,” dedi. Elif karnını okşayıp “Biz de iyi bir aileyiz,” diye mırıldandı. Can kardeşine sarılıp “Her gün yeni keşifler yapacağız,” dedi. Uykuları gelince anne ve baba onları yataklarına götürdüler. Can yavaşça gözlerini kapatırken “Bugün en güzel maceramı yaşadım,” diye fısıldadı. Elif de gülümseyerek “Ben de,” dedi.

Böylece Can ve Elif, doğanın kucağında arkadaşlık, sorumluluk ve hayal gücünü keşfederek mutlu bir sonla günlerini tamamladılar. Gece boyunca minik sincap Misket’in fındık toplarken çıkardığı cıvıltılar ve kelebeklerin renkli kanat çırpışları, çocukların rüyasını süsledi. Yeni güne uyandıklarında da her zaman olduğu gibi keşfetmeye hazırdılar. Çünkü her aile masalı, sevgiyle, öğretici maceralarla ve mutlu bir sonla kalplerde yaşamaya devam eder.

Arkadaşlarınla Paylaş